Ve cellat uyandı yatağında bir gece.

Aslında önce iyi başlamıştı rüyası, sonra tam bir kâbusa dönmüştü, irkilmişti.

Rüyada geçen günkü şehit cenazesindeki halindeydi. Hani, utanmadan elini bayrak sarılı genç bir fidanın tabutuna koyduğu o fotoğraf vardı ya. Dünyanın en utanç verici bu görüntüsünden tabi ki kendisi zerre kadar utanç duymuyor, bilakis tam kendiyle “ne kadar güçlüyüm, güzelim, akıllıyım” diye gurur duyuyor iken birden tablo değişiyor, başkalaşıyordu.

Tabut aynı tabuttu ama başında bu sefer “haşmetli” kendisi yoktu, üniformalı bir başka adam büyük bir acı ile soru soruyordu “neden”?

Aslında bu soruyu daha önce de çooook duymuştu, acılı emekçiler sorardı genelde böyle. İşçi ölümlerinde, genç ölümlerinde, ayaklarında kara lastik olanlar hallerine bakmadan bir de soru sorardı. Demek ki kim bilir “Alevi miydiler?” , çocukları “terörist miydi” artık ne?

Ne yapsa elbet bir nedeni bulunan “haşmetliye” -hatta bizzat kendi yaptıklarının ardından anayasasını bile çıkarttırabilecek olan birine – teslim olmaları gerekirken, güvenmemek ne demekti? Bu yüzden ya “Alevi” ya “teröristtiler”, kesin. 

Ha, bu sırada başbakanı Alevi kanaat önderleriyle de açılım yapıyordu, olsun. Memlekette nasıl olsa açılımlar, asıl kime lazım iseler, onlarsız yapılırlardı, gelenekti bu: “Alevisiz Alevi açılımı, Kürt’süz Kürt açılımı, hatta kadınsız kadın açılımı gibi yeni denemeler de vardı.

Neyse, “terörist” de olabilir bu mezarda yatan, elinde molotof vardır, mezara demir bilye konmuştur diye düşünürken tam,  Ali’nin elinde bilye değil tüfek olduğunu, üzerine asker üniforması giydiğini görüyor.

Allah Allah, bu çocuğun eline bunları kim verdi?

Başında duran ve sorusuyla bütün ülkeyi deprem gibi sallayan ağabeyi de üniformalı üstelik?

Kabus devam ediyordu, cellat ne oluyor anlamaya çalışarak telefonlara sarıldı.

“Bu yarbay derhal soruşturulsun” dedi. Bunu ona teslim olmuş yandaşları bile fazla buldu, yarbay hakkında “araştırma” yapıyoruz dediler.

*

Şimdi, sorusuyla bugünlerin en büyük kırılmasını yaratan şehit Ali Alkan’ın ağabeyi hakkında soruşturma açmışlar. Açsınlar, Türkiye’nin milyonları, doğruları söyleyen Yarbay Alkan’ın ve bütün ailesinin arkasındadır.

Şimdi AKP’liler şehit cenazelerinde neden “vatan sağolsun denmiyor?” diye o uyduruk anket şirketlerine anket yaptırtıyorlarmış. Yaptırtsınlar, boylarının ölçüsünü alsınlar. Uyduruk olmayan anket firmalarının sonuçlarına göre, bugün an itibarıyla toplumun yüzde yetmişi “çözüm süreci devam etsin” diyor. Şu evde zor tutulan yüzde ellinin de epeyce bir oranı barış istiyormuş demek ki. 

Şimdi erken seçim kararı resmi gazetede yayınlanmış. Yayınlansın, bu şartlarda Erdoğan ve AKP kesinlikle oy kaybediyor, seçimde 7 Haziran’dan daha beter olacaklar.

*

Umutsuzluk kolay bu devirde.  Hala her sabah, aslında 7 Haziran’da defettiğimiz kâbusa uyanıyor olunca, “boşuna mı oy verdik?” diye soruyorsun. Normaldir. 

Ama emin ol, eğer bir mücadele can meselesi üzerine yürüyor ise, söz konusu olan “yaşam hakkı” ise “yaşamak” tarafını savunan mutlaka kazanacaktır.

Savaşı ve ölümü savunanlar hiç daimi olamadılar ama barışı ve insanlığın mutluluğunu savunanlar asla unutulmadılar.

Hiçbir savaş kalıcı olmadı ama barış kalıcı olabildi. Çünkü insanlık, kendi türdeş varlığını eninde sonunda savunur.

 

Ve cellat uyandı yatağında bir gece,

"Tanrım" dedi

"Bu ne zor bilmece:

Öldürdükçe çoğalıyor adamlar

Ben tükenmekteyim öldürdükçe