Tayyip Erdoğan alelacele kibarlar kibarı Numan Kurtulmuş’u partisine katıştırıveriyor. Bu işe Haso Partililer’in bir kısmı bile çok bozuluyor.
Ne olacak bu Numan? Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olduktan sonra AKP’ye genel başkan olacak. Neden? AKP o zaman da Tayyip Erdoğan’ın elinde kalsın diye.
Dışarıdan alınıp partinin başına getirilmiş Numan Kurtulmuş türü bir genel başkan, partiyi yürütemez ki. Her zaman dönüp Erdoğan’ın inayetine ihtiyaç duyar. Zaten o nedenle ithal edilen bir genel başkan adayıdır.
Ne olur ne olmaz diye düşünüyor Erdoğan. Partiyi Kurtulmuş aracılığıyla sağlam yere, yani kendisine bağlıyor.
Peki, koca partide bu durumdan rahatsız olan hiç mi kimse yok?
AKP’deki timsahlar arasında böyle şeyler, güzellemesi yapılarak anlatıldığı gibi, hiç mi sorun olmaz?
Herkesin birbiriyle ilişkisi kardeş hukukundan da öte midir?
Bu kardeş hukuku, Osmanlı’daki şehzadeleri katletme hukuku olmasın sakın?

*
Anayasa Mahkemesi’nin Abdullah Gül’ün yeniden aday olabilmesiyle ilgili kararından AKP hiç hoşlanmadı. Hatta bu kararı anayasaya aykırı bulduğunu ifade etti.
Bu ve daha öncesindeki aday olmayı engellemeye dönük tavırlar, Abdullah Gül’ü üzmüş ve kırmış meğer.
Taraflar bu gerilimi “kardeşten de öte” olma temasıyla kapattılar.
Kimin kimi üzeceği daha sonra belli olacak.

*
Fethullah Gülen, Gaziantep’deki bomba patlamasından hemen sonra “istihbarat zafiyeti”nden açtı lafı.
İstihbarat teşkilatı AKP’nin elinde ya. Hemen oradan vuracak. Kardeşlik hukukuna bakınız.
Bülent Arınç hemen cevabı yetiştirdi: Zafiyet yok.

*
Meclis Başkanı Cemil Çiçek on bir maddelik bir mutabakat metni ortaya çıkardı.
Yine Bülent Arınç lafı yapıştırdı: Muhtıra.
- Sen kim oluyorsun da AKP’den hariç yazı yazıktırıyorsun. Ben otuz-kırk kelimeyle konuşmam. Kurban olduğum Allah verdikçe veriyor, verdikçe veriyor kelime dağarcığı…
Kardeşlik muhabbetlerine dikkat.

*
Tayyip Erdoğan epeyce sorundan sonra Türkçe Olimpiyatları’nın kapanış töreninde, “dön artık hasretiz sana” diye çağrıda bulundu. Gülen; “Yok kalsın, ben almayayım, dert açarım başıma” diyerek pas geçti.
Bunların takımında da ne maharetler varmış arkadaş.
Ne inceden peşrev çekiyorlar. Hele bir görün.
Türkçe Olimpiyatları’nın Türkçesi: Sıkıyorsa gel.

*
Bütün bu kardeşçe olmayan kardeşlikler, çelişkiler ve sürtüşmeler en sonunda gelip AKP ve cemaat denklemine oturur.
Normal koşullarda bir kural olarak modern burjuva bir parti olarak AKP, cemaati her koşulda yener. Bu işler öyle pasif agresyonla olmaz. Ama normal koşullarda.
AKP hiç de öyle normal koşullarda gitmiyor.
Kürt meselesinde dayattığı çözümsüzlük, dönüp bumerang gibi onu vuruyor. Kürt meselesinin çözümsüzlüğü AKP’nin de çözümsüzlüğü ve sonu demektir. Çünkü askerlerin oya ihtiyacı yok, cemaatin de oya ihtiyacı yok ama AKP’nin oya ihtiyacı var.
Kan gölüne dönmüş Türkiye’den AKP’ye oy çıkmaz. Bu da AKP’yi bitirir.
O nedenle cemaat çözümsüzlüğü daha fazla isteyen taraf olabilir. Oslo görüşmelerini yapan Hakan Fidan’ı yargılamak isteyebilir. KCK operasyonlarına çok heves edebilir. Kürt meselesinin çözümünü çok ağırdan alabilir mesela. Hiç acelesi yoktur.
AKP mi gülecektir, Gülen mi gülecektir yoksa son gülen iyi mi gülecektir acaba?

Hakan Öztürk / hakanozturk1871@gmail.com / 2012.09.05