Değerli kadın kardeşlerim,

Bilin ki, size yönelik herhangi bir şiddetin karşısında, tehdidin karşısında asla yalnız değilsiniz. Haklarınız var ve bu hakların ihlal edildiğini hissettiğiniz her durumda arayabileceğiniz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu var. İrtibat kurarsanız elinden geleni yapacaktır. Sizin güvenli yaşamanızı sağlayacak önlemler için sorumluları harekete geçirecek ve adalet için mücadele edecektir. 

 Ancak, bir de sizin yapmanız gerekenler var. 

Bunlardan birincisi elbette ki kadınlar olarak sahip olduğumuz modern haklarımıza sahip çıkmak. Sene olmuş 2015 ve tarihin bu yerinde biz kadınlar erkeklerle eşit yaşamamızı sağlayacak haklara sahibiz. 

Bunu sağlamak kimin görevi peki? Devlet’in görevi. 

“Bu devlet size ne yaptı lan?” diye soruyor ya o kendini bilmezler, kaç gündür de devlet eliyle uygulanan zulüm ve somut olaylar “neler yapmadı ki” diye sayılıyor ya. İşte ödediğimiz vergilerle sağlanan kamu kaynaklarını kullanarak güvenli bir hayat sunması gereken bu devlet, biz kadınlara da epey zulüm etti. Hepsini tek tek saymak da mümkün değil ama emsal bir örnek şudur; devlet hayatta kalabilmek için sığındığı karakolda Ferdane kardeşimize “ölsen de kurtulsak” bile dedi mesela. Ve Ferdane Çöl, bundan çok kısa bir süre sonra kadın cinayeti sonucunda can verdi. 

Yani biz, önce haklarımıza sahip çıkarak devlete yapmadığı görevini yaptırtmak için mücadele etmeliyiz, bu birincisi.

Öte yandan kadınlar için dost olan, eşit ve adil bir devlet oluşana kadar devlete de güvenmemeli, kendi önlemlerimizi almayı asla boş bırakmamalıyız. İkincisi bu; erkek egemenliğine ve onu koruyup kollayan devlete karşı mücadele ederken,  kendimize, omuz omuza mücadelemize güvenelim. Ve elbette ki biz kadınlarda da gayet bol miktarda bulunan aklımızı kullanalım. 

Asla yalnız yürümediğimiz gibi, “asla tedbirsiz olmayalım”.

Şunu demek istiyorum; dün Diyarbakır’da bir kadın kardeşimiz boşanmak istediği eşi tarafından öldürüldü. Bu kardeşimiz, korunma kararını kaldırtmış, boşanmak istediği adam ile baba evinde görüşmeyi kabul etmişti. Ve sonra, yıllar önce gelin olarak çıktığı baba evinden, şimdi kardeşimizin cenazesi çıktı. Hepimizin ve ailesinin başı sağ olsun.

Belki de, bu kadar savaş ile şiddet ile dolu günler geçirir, Diyarbakır şehri toplumun tümünü ilgilendiren bambaşka bir gündemin içindeyken, öldürülebileceğini aklına bile getirmemişti. Ama işte görüyorsunuz erkek egemenliği şartlar ne olursa olsun kadın cinayeti işlemeyi hiç ihmal etmiyor, kendini unutturmuyor. 

Aslına bakarsanız, “barış görüşmesinde” can almak, aynen barış masasını devirenlerin yaptığına da benziyor. Her neyse, benim demek istediğim madem durum budur biz de unutmamalı, boş bulunmamalı, kendi tedbirimizi almalıyız. Diyarbakır’daki bu cinayette olay örgüsü size çok “tipik” geliyor; “boşanmak isteyen kadının öldürülmesi”. 

İşte biz bu tipik durumu kırmak, bozmak zorundayız ve hayatta “koruyucu hekimlik” diye bir şey var. 

Koruma kanunu var evet, önce bununla ilgili yapmamız gerekeni yapalım, hakkımızı arayalım. Hakkımız devlet tarafından da ihlal edilirse yalnız olmadığımızı bilelim, Platformu arayalım, mücadele edelim.

Ama ikincisi kendi evimizde ve gündelik yaşamımızda da tedbiri elden bırakmayalım. Bence bir özsavunmadan söz edecekisek, en önemli parçası budur; kendimizi korumak için elimizden geleni yapmalı, birbirinden farklı tüm kadınların rahatlıkla uygulayabileceği temel metotları uygulayabilmeliyiz. 

Hayır, size “savunma dersi” anlatmayacağım, “koruyucu hekimlik” ve çok basit bir önlem anlatacağım. Tıpkı “aşı” gibi, “temiz bir çevre” gibi. Zaten koruyucu sağlık hizmetlerini insanlık tarihine kazandıran “Halk Sağlığı” alanı bu konuda çalışmalar yapmış, yurtdışında şiddet gören kadınlarla yapılan çalışmalarda “ hangi kadınların hayatta kaldığı, hangilerinin cinayet ile hayatını kaybettiği” incelenmiş. 

Sonuçlar çok basit olarak şunu göstermiş; hayatta kalanlar, şiddet uygulayan kişi ile fiziki görüşmeyi kabul etmeyenler imiş. Ayrılık sürecini, “notlar” ve başkaları aracılığı ile tamamlamışlar. Görüşme yapmaları gerektiğinde, fiziki görüşmeyi ısrar bile olsa reddetmiş olmaları, bu kadınların hayatta kalmasını sağlayan şey. Bu kadar laf anlattım ama ne kadar basit bir şey çıktı sonucunda di mi? Ama öyle işte, “el yıkama” da öyledir, birçok amansız enfeksiyondan korunmak sadece “bir sabun” a bakar mesela. Bu araştırmanın sonucunda da, kadınlara halk sağlıkçıların sağlık tavsiyesi olarak, size şiddet uygulayan ile görüşmeniz gerekirse de “buluşmayın, not gönderin” deniyor. 

Kendimizi savunmak için erkeklere şiddet uygulamayı ve onları öldürmeyi düşünmeden önce koruyucu hekimlik öğrenmemizin hayati önemi var diye düşünüyorum.