Hakan Öztürk / hakanozturk1871@gmail.com / 2015.06.30

Geçen hafta devam edeyim dedim ama bu haftaki gelişmeler savaş tehlikesi konusuna değinmemi gerekli hale getirdi.

AKP ile birlikte Tayyip Erdoğan iktidarda kalabilmek ve başkanlık sistemini tekrar uygulayabilmek şansını edinmek üzere tek ihtimal görüyor. O da Suriye’de savaş çıkarmak. Ne olursa olsun Erdoğan “benim askerim destan yazdı” konuşması yapmaya hazırlanıyor. Başkomutan da o elbette ki. Bir destan yazan ordunun başkomutanına da başkanlık çok görülmemeli.

Osmanlının ecdatları oluyorlar ya… Osmanlının ayağı üzengide gerek.

Dışarıya sefere giden torunlar içeride de baskıyı en üst düzeye yükseltecek.

Var gücümüzle çıkartılmak istenen savaşa karşı direnmeliyiz.

Politik görevimiz budur.

*

Son yazdığım yazıyla ilgili Devrimci Hareket’ten arkadaşlar bir değerlendirme yazısını kaleme almışlar. Öncelikle kıymet verip böyle bir değerlendirme yaptıkları için çok teşekkür ediyorum.Tartışarak doğruya yaklaşma ihtiyacına yerinde bir katkıda bulundular bence. Solda genelde eksik kalan açık yazılı bir tartışma yürütebilmektir. Bu gelenek epey zamandır körelmişti. Dilerim önümüzdeki zamanlarda böyle anlamlı ve nazikçe örnekler artar.

Elbette ki dostlar analizlerinde bana katılmadıkları birçok yönü dile getiriyorlar.

Ben şimdi ikinci tur gidersem hakça olmaz diye düşünüyorum. İki yazıyı da okuyan insanlarımız kendi sonuçlarına ulaşsınlar.

Böyle olmakla birlikte ilk fırsatta yanlarında olmak ve hevesle aklımdan geçenleri yine onlarla paylaşmak isterim.

*

Kürt hareketinin merkezinde olduğu HDP bu seçimlerde beklenmedik ve çok büyük bir başarı elde etti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tablo da bunun habercisi olarak kabul edilebilir.

Seçimlerde başarılı olan ve bu potansiyeli sürdürme eğilimindeki güç HDP.

Durum bu ve bu durumda ne yapmalıyız?

Mesele bana göre “seçimler önemsizdir ve o nedenle biz bu işe karışmıyoruz” diyerek çözülemez.

Seçimlere girme formunda kurulmuş ve daha önce defalarca seçimlere girmiş birçok yapının böyle bir yaklaşım ileri sürmesi ikna edici değil.

Seçimler önemsiz demekle, seçimler aracılığıyla memleket çapında çözülebilecek sorunları çözme kabiliyetinden geri düşülür. Böyle yaparak HDP ile dostça bir eleştirellik ya da rekabet yürütülmüş olmaz. Kesinlikle her açıdan etkisiz bir ilişki ortaya çıkar.

Gözlemim şudur: Eğer son seçimlerde HDP’nin daha solundaki eğilimler onunla birlikte çalışsalardı seçimin başarısını birlikte yaşar ve solda olma iddiasını sürdürebilmek üzere daha fazla bir güç elde ederlerdi.

*

Seçim süresince çok büyük gerilimler söz konusu oldu. Barajı geçebilmek bir ihtimaldi. Bu ihtimalin gerçekleşmesi için çok büyük bir çaba gösterildi. Seçimi etkisiz kılmak üzere birçok saldırı gerçekleşti. Bombalar patladı insanlar öldü.

Bütün bunların sonucunda HDP’nin solu sadece bu başarıyı tebrik etme durumunda kaldı.

Tebrik edeceksek seçim sürecinin içinde yer almalıydık. 

Bütün her şey olup bittikten sonra “seçimleri tamamen önemsiz bulmuyoruz” tutumunda olmak bence yetersizdir.

Seçimler konusuna böyle belirsiz kavramlarla yaklaşmak sorunu çözmüyor. Biraz önemli, biraz önemsiz, abartıldı, abartmayalım sözleri hiçbir şekilde yerini bulmuyor.

Seçimlerin sonucu olarak AKP tek başına iktidardan düştü. Erdoğan başkanlık hayalini sürdüremedi, kıvranıyor.

Türkiye’deki muhalifler %13’lük bir oy oranına ulaşarak mutlak surette dikkate alınması gereken bir güç olduğunu ortaya koydu. Bu düzeyde bir başarı bu ülkede ilk kez yaşandı.

Böyle bir tabloya abartalım ya da abartmayalım yaklaşımı içinde bakılamaz.

Bolşevikler Kurucu Meclisi kapattılar gitti.

Kapatabiliyorsak evet önemsizdir ama kapatamıyorsak durum değişir.