Seçimden sonra insanların rahatladığı, yüzlerinin güldüğü, sanki birbirine daha iyi davrandığı ya direkt görülüyor. Ya da bunun dile getirildiğine sık rastlıyoruz.

Yok öyle değil diyen, görmemekte ısrar eden var ise, durumu örtmek istediği içindir diye düşünüyorum.
 
Neredeyse ki bu  “bir nefes almak” enfes halinden Davutoğlu bile nasibini alıyor, eşi ile birlikte katıldıkları iftar davetlerinde adeta kıkır kıkır gülüyorlar. Demirtaş’ın dediği gibi oluyor hakikaten onun da kurtulduğu apaçık kendi yüzünden okunuyor.
 
Şimdi bu iyi şeyler oluyor iken- olduğu halde,  bazı sorunlar – kötülükler de var ki, devam ediyor olmaları toplumda bir şaşkınlık-tuhaflık yaratıyor. Toplum artık buna tahammül edemiyor.
 
İşte bunların başında kadın cinayetleri geliyor.
 
AKP’nin gerilemiş olması ile onunla sembolize olan birçok kötülüğün de gerileyeceği beklenirken neden hala kadın kardeşlerimizi toprağa veriyoruz? diye soruyor toplum ve çözüm bekliyor.
 
Kuşkusuz kadınları AKP eline silah alıp öldürmedi. Ama şiddeti teşvik eden politikaları, cinayetleri seyretmesi ve çözüm için hiçbir somut adım atmaması nedeniyle haklı olarak sorumlu tutuldu. Bu yüzden şimdi de toplum kadın cinayetlerinin durmasını bekliyor. Bu da çok makul;
 
   1. AKP’nin gerilemiş olması,
   2. Meclis’in ülke tarihinde en yüksek oranda kadın vekile kavuşmuş olması
   3. HDP’nin kadın temsili ve bu temsiliyetin arkasında güçlü bir kadın programı ve 80 vekille, 3. Parti -3. Kuvvet olarak Meclis’te oluşu
   4. CHP’nin kadın cinayetlerini durdurmak için önemli bir gelenek biriktirmiş oluşu,
   5. Türkiye’de ve dünyada kadınların hayatlarına sahip çıkan ayağa kalkışı; her hafta başka bir coğrafyadan yükselen kadın ayaklanmaları yaşanması,
 
…Dolayısıyla bu nesnellik, büyük beklenti yaratıyor, sorunun çözümünü zorunlu kılıyor.
 
Ne kadar iyi ki, ortada hiçbir boşluk bırakmayacak şekilde somut ve net çözüm önerileri de var:
 
   - İlk ve başlangıç adımı olarak;
 
Ceza indirimlerinin kaldırılması; güncel adıyla Özgecan Yasasının kabul edilmesi ile erkek şiddetini aklamak eğilimi son bulacak, tüm toplum gerçek bir adalet ile tanışacaktır. Ardından;
   - 6284 Sayılı Korunma Kanunu’nun etkin uygulanması
   - Cumhurbaşkanı, başbakan ve siyasi parti önderlerinin kadın cinayeti işleyen erkeği kınayan açıklamalar yapması
   - Kadın Bakanlığı kurulması
   - Cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini temel alan yeni bir anayasa ile emin oluj kadın cinayetleri duracaktır. Hala çözüm için somut hiçbir adım atılmamış olması nedeniyle şu anda devam ediyor.
 
Ceza yasası değişikliğinin gündem olması bile durumu değiştirebilir. Örneğin; kadın cinayetlerinin yıllara göre seyrine bakılınca sadece 2011 yılında bir azalma olduğunu görülür. Ve o sene Ayşe Paşalı öldürülmesi sonrası kadın örgütleri ile yeni bir koruma kanununun hazırlandığı yıldır.
Yani, bir anlamda sorunun çözüleceğine dair umut yılıdır 2011.
İşte bu bile iklimi değiştirmiş, toplumdaki erkek egemenliği bir hiza almıştır.
Bir sorunun gerçek anlamda gündeme alınması bile çözümün parçasıdır. Ama elbette ardından bütün gerekleri yerine getirilmelidir. Nitelim koruma kanununun yenilendiği yıl iyiye gitmiş idik ama yayınlanıp da uygulanmamaya başladığı ilk andan itibaren de kötüye gitmeye başladık. Bir umutsuzluk yayıldı.
 
İşte şimdi AKP’nin gerilemiş olması gerilemiş olmasıdır ve birçok iyi şey gibi kadın cinayetlerini durdurmanın da önü açıldı.
Çözüm ve umut zamanındayız. Eğer yeniden bir umutsuzluk yayılmasın istiyor isek, bu peryodu kaçırmayalım. Meclis’in içinde ve dışında yürüyen, birbirinden farkları olsa da kadınların yaşam hakkını savunmakta ortaklaşan kadın mücadelesinden beklenen budur.