Özgecan davasının ilk duruşmasında, sanıkları dinledikçe ürperdik. Ama iddianame okununca ve davayı sahiplenenleri gördükçe de umudumuz arttı.

Sanıklar cinayetin detaylarını ve delilleri nasıl kararttıklarını soğukkanlılıkla anlattılar. Bütün salon, faili meçhullerden Nazi Almanya’sına doğru insanlık suçlarının korkunç hatırası ile dalgalandı bu anlarda. Sanki karşımızda bir Ogün Samast, bir JİTEM, hele kadınlar bakımından Saraybosna’daki savaş suçluları, bir İŞID var gibiydi. Özgecan’ın amcası Yaşasın Aslan’ın söyledikleri çok doğru idi; sanıkların soğukkanlı profesyonellikleri akla başka suçları işlemiş olabileceklerini getirdi. Bu bakımdan bölgedeki başka faili meçhul suçların da araştırılması önerisi çok haklı bir öneridir.

Öte yandan dinlediğimiz üç sanık en büyük insanlık suçlarını işledikleri halde bunları günlük hayatlarının bir parçası gibi anlatmaları, ağlayıp kendilerinin mağdur olduğunu bile iddia edebilmelerine hiç istisnasız bütün salon “ indirim almak için” dedi.  Sanıklar işi Özgecan’ı suçlamaya götürmeyi bile denediler. Salonun büyük tepkisi onların bu yüzsüzlüklerini frenledi. Ancak sorun, Ceza kanununda bu indirimlerin yer alıyor oluşudur. Yasada indirim yani kendini aklama imkânı durduğu sürece tüm sanıklar elbette bunu kullanmaya çalışacaktır. Ve Özgecan davasında önlenebilmiş olan, diğer kadın cinayeti davalarında önlenemeyebiliyor. Eylem Pesen’i öldürüp arabayla üzerinden geçen, Muhterem’i çocuk yaştaki yeğeninin gözleri önünde öldüren, kanser hastası Ayşe’yi öldüren ve daha bi çokları indirim aldılar. Oysa bütün bu kadın cinayetleri de aynen Özgecan iddianamesinde belirtildiği gibi “toplum vicdanını yaralanmıştır”. Bu bakımdan bunların hepsinde Özgecan iddianamesindeki “alt sınırdan uzaklaşıp, üst sınırdan ceza vermek ve takdiri indirimlerin uygulanmaması” geçerli olmalıdır.

Yani son zamanda adına “Özgecan Yasası” da denilen, kadın cinayetlerinde indirimlerin kaldırılması için önerilen yasa teklifleri artık gündeme alınmalı ve sonuçlandırılmalıdır.

Yeni meclis’te hangi koalisyon kurulursa kurulsun kadınlar için yapılması gereken ilk iş budur.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun senelerdir dile getirdiği, defalarca meclise sunduğu yasa önerisi milyonluk imza kampanyalarına, Baroların tekliflerine, pek çok ilde onlarca eylemlere ve panellere konu oldu. Önerinin esası; “kadın cinayeti” teriminin hukuken tanınması ve ağırlaştırıcı sebep sayılmasıdır. Elbette Ceza İnfaz Kanununun da bununla uyumlulaştırılmalıdır.

Platform,  2011 yılında, Fatma Şahin henüz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olmayıp komisyonda çalıştığı dönemde, TCK Ek Maddeyi kendisine sundu., 25 Kasım 2013 tarihinde, Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü’nde,  İstanbul Mv. Melda Onur ve öldürülen kadınların aileleri ile beraber aynı teklifi revize ederek Meclis’e götürdü. Yeni Yargı Paketi gündeme geldiğinde, paketin bu teklifi de içermesini sağlamak için aileler ile beraber yine meclisteydi. Mayıs 2014 tarihinde siyasi partilerin grup başkanvekillerine bu yasa önerisini tekrar sundu, Adalet Komisyonu ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile bu çerçevede görüşmeler yaptı.  Şubat 2015 tarihinde TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu’na yasa önerisinin üzerinde durarak çözüm önerilerini sundu, 1 hafta sonra TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı ile kadın cinayetlerinin çözüm yollarını ve yasa teklifini görüştü.

Ardından Özgecan’ı kaybettik.

"Özgecan Yasası" için kadınlar imza toplamaya başladı.Platformun da destek verdiği imza kampanyası şu ana kadar bir milyon imzacıyı geçti.Mart 2015 tarihinde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Türkiye Yürütmesi kadın katillerine indirimleri kaldıracak olan yasa önerisi için eylem yapma kararı aldı. İstanbul,Eskişehir,Ankara,Konya,İzmir,Mersin,Antep,Adana,Diyarbakır,Samsun,Bursa,Manisa,Tekirdağ,Yalova,Uşak,Muğla,Aydın,Niğde ve Amasya’da eylemler ve paneller yapıldı. Ayrıca Almanya, Kanada ve Amerika’da da kadınlar eylemleriyle Platform’a destek verdi.

2011 yılından bu yana kadın cinayetlerinin çözümü için Meclis’e CHP, HDP ve MHP’den pek çok vekil aynı konuda önerge sundu. 2014- 2015 yıllarında pek çok Baro ve Baro Kadın Komisyonları benzer içerikte Meclise teklif verdi.

Ve son olarak Özgecan davasında anne Songül Aslan "Özgecan Yasası'nın çıkmasını istiyorum ben… Adalet yerini bulsun istiyorum. Bir daha canlar yanmasın” dedi. Abla Beste Aslan “gündemde olmayan diğer vakalar için de aynı şey söz konusu olsun” dedi. Öldürülen kadın kardeşlerimizin ailelerinin yıllardır dile getirdiği sözlere, verdikleri saygıdeğer mücadeleye ortak oldular.

Kadın cinayetlerinde indirimlerin kaldırılmasını, zarar gören asıl muhatapları olan aileler, yaralı kadınlar istiyor, kadın hareketi istiyor, barolar istiyor, siyasi partiler istiyor, tüm Türkiye toplumu istiyor iken daha ne olması gerekiyor?

 

Ve şimdiye kadar adım atmayan AKP, madem KADEM adlı kadın örgütünü Özgecan davasına gönderdi, o zaman bu yasa değişikliğini de savunmalıdır. Bana göre KADEM’in kadın cinayeti davalarına gelmesi değil gelmemesi problemdir. Kadın cinayetleri hepimizin ortak sorunudur, tüm kadınlar özellikle de elinde bazı imkanlar ve güç olanın daha fazla sahip çıkması, gerekir. Biz elimizde olmayan olanaklar ile bu kadar çaba sarf ederken, Sümeyye Erdoğan’ın ve hükümetin devrede olduğu süper bütçeler ile lüks otellerde birbirlerini ağırladılar. Bunun yerine adliye salonlarında yaşanan acılı gerçeğin içine  girmeleri yeğdir.  Gelsinler, kadın cinayetleri gerçeği neye benziyor bir anlasınlar bakalım. Şimdiye kadar yapmaları gereken görevleri biraz yerine getirsinler.  Hadi bakalım KADEM’den diğer kadın cinayeti davalarına ve yasa önerilerine de sahip çıkmasını, kendi siyasetini biraz sorumlu bir çizgiye çekmek için mücadele vermesini bekliyoruz.