AKP’nin hiçbir milletvekili çıkaramadığı illere bakınca, Serhat’ın AKP’yi sıfırladığını görüyoruz. Yani “Serhat’ta hep akşam olmuyor” bilakis oradan başlayan bir sabah, tüm Türkiye’ye yayılıyor. 

Türkiye halkları iki sene önce Haziran’da çok önemli bir barajı aşmış, korku duvarını yıkıp Gezi Direnişi ile ayağa kalkmıştı.
 
Şimdi, 2015 Haziran’ında ise seçim barajı aşıldı.
 
Köhnemiş 12 Eylül rejiminin en önemli miraslarından biri aşıldı.
 
Baraj yıkıldı.  
 
Türkiye’yi kucaklayabilen bir HDP ile, daha doğrusu Gezi’de el ele tutuşabilen Türkiye halkları tarafından yıkıldı.
 
Hem de Erdoğan’ın başına yıkıldı. 
 
Başkanlık da, baraj da, tuzla buz oldu.
 
İki yıl önce “şerefine Tayyip” sözüyle inleyen meydanlarda çekilmiş, unutulmaz fotoğraflar vardı hani. Bunların en ünlülerin biri; elinde BDP bayrağı taşıyan ve Türk bayrağı taşıyan iki eylemcinin dayanışmasını gösteriyor, “Gezi Ruhu” dediğimiz mefhumu oluşturuyordu.  
 
İşte o fotoğrafı ve AKP’ye karşı mücadeleyi, bir “poz” olarak, bir hatıra olarak bırakmak istemeyenlerin siyasi mücadelesi ile, somut olarak verdikleri maddi emek ve kolektif çaba ile yıkıldı baraj.
 
Bu sefer “şerefine Tayyip” sözü de politize oldu;  “seni başkan yaptırmayacağız” ile siyasi mücadeleye taşındı. Erdoğan’ın kurmak istediği diktatörlüğü durdurmaya, onu başkan yaptırmamaya, AKP’yi geriletmeye ahdeden bütün farklı emek türlerinin; hepsinin toplamında ve siyasi iddia ve bunun için çalışıp çırpınma ile baraj da aşıldı işte.
Yani öyle durarak, poz vererek değil - hayatta hiçbir şey yoktan var olmadığı gibi – maddi emek ile çok önemli bir seviye geçildi, başka bir iklime geçildi, pek çok iyi şeyin önü açıldı. Kürt hareketinin önemli mücadele birikimini esirgemeden tüm toplum yararına, tüm topluma hitap ederek el uzatanlara, tüm toplum da el verdi.
 
Toplum kadir kıymet bilir. Kendisine zulmeden ile gerçekten dövüşene oy da verir. Şans da verir. Bundan sonrası ise düğün bayram değildir, yine çalışmak çırpınmaktır.
 
Şimdi ne kadar iyi ki artık önü açılan iyi şeylerin oldurulma zamanındayız, görev zamanındayız.
Kadınların hayat mücadelesi başta olmak üzere, emekçilerin, bu değerler uğruna toprağa verdiğimiz gençlerin, çocukların, gözünü, bacağını, sağlığını kaybetmişlerin hesabını sormak görevi bekliyor. 
Özgürlüğümüzü ve demokrasiyi sakat bırakanların, emekçinin cebinden çalıp çırpanların yargılanması görevi bekliyor.
 
Tüm toplumun olduğu gibi kadınların da ihtiyacı olan, “cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini” temel alan, Demirtaş’ın deyimiyle “gıcır gıcır” bir yeni anayasa için mücadele görevi bekliyor.
 
Kadın cinayetlerinde ceza indirimlerinin kaldırılması başta olmak üzere, kadın hareketinin temel taleplerinin yerine getirilmesi bekliyor. Ne iyi ki, ülke tarihinin en yüksek kadın vekil oranına sahip bir meclise kavuştuk ne iyi. HDP’nin kadınlar bakımından örnek bir siyasi temsiliyet ve programa sahip olması bu dönemde kadın cinayetlerini durdurmak için büyük bir umut oluşturuyor.
 
Yeni seçilen tüm kadın vekillere kutlu olsun ve yolları açık olsun. Ve aynı zamanda ilk görevleri de kapıda bekliyor: 12 Haziran Cuma günü saat 09.00 da Tarsus Adliyesi’nde Özgecan Aslan davasının ilk duruşması görülecek.
Tüm kadın cinayetlerinin ve büyük kadın ayaklanmamızın sembolü haline gelen Özgecan Aslan ve mücadele eden
tüm kadınlar, tüm kadın vekilleri orada bekliyor.