“Çayyolu Metrosu inşaatında yaşanan göçük sonrası yerde yaklaşık bir metrelik çukur oluştu. Göçük sırasında kaldırımda yürüyen bir vatandaş çukura düşerek gözden kayboldu”.

Bu haber, güncel gelişmeleri mizahi bir dil ile haber yapan site; “zaytung.com”dan alıntı değil. Aynen bu şekilde 23 Haziran tarihli Hürriyet haber sitesinde yer alıyor ve hatta devamında da Ankara’lılar için güzergâh önerilerinde bulunarak devam ediyor.

Bizim coğrafya’da “göçük” hayatımızın ayrılmaz parçası ya, böyle gündelik hayatı kolaylaştıracak öneriler lazım tabii.
Göçük bizde doğal afetten de doğal.
Öyle kaçınılmaz ki, TBMM dahi nasibini alır ondan.
Bizde, Meclis’te çalışma sırasında meydana gelen göçüğün altında kalan işçi hayatını kaybeder.
İki gün önce işe başlamış ve o sabahta işe gitmek üzere o kaldırımda yürümektedir Kadir Sevim adlı işçi kardeşimiz.
Kadir kardeşimizin tam da yaşam mücadelesi verdiği anlarda içeride durum nedir?
Lütfen haksızlık etmeyelim, meclis genel kurulunda, tam o anlarda, tam da bu konu ele alınmaktadır, ne diyorsunuz?
Yeni “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı” nı adeta “devrim” niteliğinde bir yasaymış gibi konuşup görüşürken büyük meclisimiz, Kadir ölmektedir.

Bu yasa Kadir Sevim ve bütün emekçiler için ne getiriyordur peki?
Var olan yasa neyi eksik bırakmıştı da bu yasa gündeme geldi?
Cevap veriyorum; mevcut işi güvenliği yasasında eksik olan tek şey; uygulanmıyor oluşuydu.
Ve yeni yasanın maddelerinin yeni getirdiği başlıca uygulama; özelleştirme ve özelleştirme ve özelleştirmedir.
Yasanın eski yasaya göre, çalışan sağlığı ve güvenliği yönünden kazanım getirmesi bir yana, güvenlik ve denetim önlemlerini özel şirketlere devretmesinin tam bir gerileme olduğu açık.
Devlet, kamuda kalması gereken denetim sorumluluğundan kurtulduğu gibi, yeni rant alanları açarak sermayeye bir de buradan açılım sunacak. Ortalık özel güvenlik şirketi kaynadığı gibi özel iş güvenliği şirketi kaynamaya başlayacak.
Peki denetmeni kim denetleyecek?

İşin bir başka korkunç tarafı da şu; bütün bunlar topluma şöyle bir makyajla sunuluyor;
“Tehlike varsa işbaşı yok”. Yani, işveren; ciddi, yakın ve önlenemeyen tehlikenin meydana gelmesi durumunda, çalışanların işi bırakarak derhal çalışma yerlerinden ayrılıp güvenli bir yere gidebilmeleri için önceden gerekli düzenlemeleri yapacakmış.
Bitmedi; çalışan ise, gerekli iş sağlığı ve güvenliği tedbiri alınıncaya kadar işbaşı yapmayabilecek ve iş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda iş sözleşmelerini feshedebilecekmişler yaa.

Burası hangi ülke acaba? İşsizlik oranının giderek yükseldiği, başbakanın iki de bir patronlara “birer ikişer işçi alın” gibi -son derece yüzeğel ama bir sorun olduğunu itiraf anlamına gelen- önerilerde bulunduğu ve patronların bekleneceği gibi bu öneriye hiç kulak asmadığı Türkiye istihdam ortamında, çalışan talepleri yerine getirilmez ise sözleşmesini kendi eliyle feshetsinmiş işçi. Vay be, ne kadar çözümcü bir düzenleme.
Hele de, THY çalışanına grev yasağı, KESK’li emekçilere konfederasyon başkanı dâhil olmak üzere gözaltılar, Eskişehir’de düpedüz kaçak çalışan patlayıcı atölyelerinde alev alev yanan genç emekçiler var iken ve işçi ölümlerinde dünya üçüncüsü Türkiye’de bu yasa çözüm müdür?
Aslına bakılırsa, AKP bu konuda gerçekten çözüm aramakta mıdır ki? Evet, bazı konularda toplum için gerçekten bir yaraya merhem olmuşluğu vardır ve oyları da öyle topladı zamanında. Ama çalışma hayatı konusunda esas fikri yapısının, tam bir emekçi düşmanlığı olduğunu her gün yaşıyor, görüyor, duyuyoruz. İşte AKP’nin otantik fikrini en son Ulaştırma Bakanı, göçük meselesiyle ilgili bakın nasıl dile getiriyor;

''Yeraltında çalışıyoruz, Ankara'nın altında elektrik devreleri, kanalizasyon devreleri, her türlü şebekeler mevcut. Tedbirler alınmakla beraber zor bir iştir. Buna benzer olaylar yine de beklenebilir. Dünya da da böyledir, normaldir. Şimdiden hemen sonucu nedir, sorumlusu kimdir, araştırma inceleme yapmadan hüküm vermek haksızlık olur.''

İşte AKP’nin hak anlayışı bu; her zaman zulmeden kimse, güçlü kimse onun yanında.
Çok korkuyor güçlüyü kızdırmaktan çok.
Ve çok yanılıyor çok. Esas güçsüzü kızdırmaktan korksun.
Hep böyle kalmayacak ki AKP, %99 biziz. Bütün bunların gerçek çözümünü emekçiler elleriyle ve akıllarıyla bir gün elbet getirecek.