Ahmet Davutoğlu felaket bir burjuva siyasetçisine dönüştü. Hani derler ya, o eski halinden bile eser yok şimdi. İnsanda bu topraklardan ne kötü karakterler yetişiyor hissi uyandırıyor. Birisi konuşurken onun adına sen utanırsın, tam işte öyle.

O sesini kalınlaştırma, önemli şeyler söyleyen ses tonu yaratma çabaları, çekilir gibi değil. Babasının kırkdört numara ayakkabısını giyip dolaşmaya çalışan bir çocuk gibi. Kendini yırtıp duruyor.

Eskiden, bir akademisyen olarak çok şey biliyorum havası bile daha iyiydi.

Kahvede konuşan en palavracı, en bencil, en kaba saba adama dönüştü.

Ne kadar inançlı olduğunu anlatıyor. Haşmetli ecdadını ne kadar iyi bir devamcısı olduğunu iddia ediyor. Miting yaptığı Adana’da, Adanalıları mahcup edecek övgüler düzüp puan toplamaya çalışıyor.

Ne yalan söyleyeyim gelmiş geçmiş en kaba adam olarak Tayyip bile bazen yanında normal ya da doğal kalıyor.

Aslına bakarsanız hem Tayyip hem o dünyanın çivisinin çıktığının işaretleri halindeler.

Bu ikisinden daha kötüsü Melih Gökçek olabilir herhalde. Onda sınır yok.

*

AKP’nin bu önemli kötü adamları resmen bütün bir toplumu zehirliyor. Elbette ki diyalektik ilişkinin hakkını verelim. Kötü ortamlardaki en kötü adam olarak iltifat görüp yönetici oluyorlar ve sonra toplumu daha beter hale getiriyorlar.

Kurtlar Vadisi’ndeki o herif zaten muhteşem. Size sayamayacağım bütün dizi karakterleri muhteşem. Sevgili arkadaşlarım Poyraz diye biri var çolukla çocukla ilgileniyor, o bile muhteşem. Sizi temin ederim Anadolu, Trakya, Mezopotamya topraklarında muhteşem olmayan bir vatan evladı yok neredeyse.

O kadar berbat işlenmiş muhteşem karakterler ki, bende sadece “böyle biri olmayayım kesinlikle ezilmiş bir olayım” duygusu uyandırıyorlar.

Hepsi sürekli aforizmatik konuşuyor ve kendilerini övüyorlar.

Bu konuşmaları kişi uzun süre dinlese kesinlikle cilt kanseri olur. Zaten kanserin artma sebebi de böyle konuşma tarzının yaygınlaşması bence.

Hepsi ahlaksızlar gezegeninden dünyaya tepe üstü düşmüş vaziyetteler.

Anneleri-babaları bunlara bir tane bile iyilerin olduğu güzel bir masal anlatmamış mı yahu?

Bunlar hep masallardaki cani karakterle mi özdeşleştirmişler kendilerini?

*

Olay bizim sola kadar sirayet etmiş durumda. Tevazu diye bir kavram artık kullanımda yok.

Dizilerdeki karakterlerin solcu olanı da daha çekilir olmuyor maalesef.

Aramızda olabilecek siyasal tartışmalar ayrı ama bu konuda Selahattin Demirtaş’ı ayrı tutuyorum.

Mütevazı olmak, esprilerle konuşmak onu çok kıymetli hale getiriyor. O yüksek perdeden değil normal bir ses tonuyla hitap ediyor ve çok iyi yapıyor. Tarzına çok önemli biri olma havası katmaya çalışmıyor.

Bu konuları ele alırken, sevgili arkadaşım Alper Taş’ın da aynı iyi özelliklere sahip bir insan olduğunu mutlaka söylemeliyim.

*

Bazı kavramlar bizim iyi bir insan, iyi bir sosyalist olabilme ilerleyişimizin kimyasını bozuyor. Onlardan en önde gelenlerinden biri bence “görünür olmak”.

Propaganda değil, ajitasyon değil, parti okulu değil, siyaset yapmak değil, görünür olmak. Bir şey demeye çalışmak değil. Bir fikir için kafa patlatmak değil. Şimşekleri üzerine çekecek şekilde risk almak değil, risksiz ortamlarda görünür olmak. Emek vermeden, fırsatını bulup görünmek. Hırsızlama bir varoluş. Hakkın olmadığı halde olmak.

Kokmamak, bulaşmamak. Şampuan reklamındaki gibi hep yıkamak ve çıkmak. Görünmek ve gitmek.

Kime görünmek? İşçi sınıfına, fakirlere, hakkı yenenlere değil. Kıymet bilecek olan güçlülere görünmek. Görünmeleri biriktirmek ve en sonunda bundan faydalanmak.

Devrimciler örgütler propaganda yapar, ajitasyon yapar ve siyasal hamle yapar.

Onun dışındakiler, görünmeye çalışır.