Bu sene de 1 Mayıs, kendine özgü mücadele ve direniş deneyimlerini yaratarak geldi geçti.

Yasaksız ve olması gerektiği gibi kutlandığı illerde, büyük bir coşku ve mutluluk vardı, insanlar gülüyordu.

İstanbul’da ise; AKP Taksim’i sahiplerine yasakladı yine. Buna ilaveten İç Güvenlik Yasasının ilk denemelerini de yapmak istiyordu. Bu amaçla hayatı durdurmayı göze alarak elinden geleni yaptı ama yine de insanların birbirleriyle ve merkezi bir alanda buluşmasını engelleyemedi. Beşiktaş Meydanı’nda buluşabilen topluluk bu bakımdan çok önemlidir.  Önemsemeyenler,  sanki yolları kendileri kapatmamış gibi buluşabilenleri azımsayan Vali ve Emniyet Müdürü’dür.  Onlara da sormak lazım; madem bu sene 1 Mayıs’a katılım bu kadar az ve önemsiz ise, bu kadar çok önlem, bunca gözaltı, uzun gözaltı süreleri neden?

Sonuçta,  Beşiktaş’a ulaşmış olmanın bile önemli olduğunu, herhalde herkes evine dönerken yaşadığı zorlukta daha da iyi anlamıştır. Kaç kat engele rağmen birçok insanın inatla bu zincirlerin içine girmeye çalışması,  geç kalmaktan ya da buraya ulaşamamaktan korkar olması,  Taksim’e gitmek üzere buluşmak kararlılığı, çok kıymetli bir İstanbul 1 Mayıs klasiğidir.

 İnadımız ve yıllardır tecrübe ile edindiğimiz klasikler birikiyor, bir gün mutlaka Taksim Meydanı’na ulaşacak. Ama bu neden bu kadar zor? Taksim’i yasaklayanlar bir kere de bu gerçeği görseler? İnsanların bu ısrarını, kararlığını, bu kadar ters bir şeyi büyük bir istekle yapıyor oluşlarını görmüyorlar mı?

Görüyorlar elbette. Ve bilakis bu gördüklerinden, kent meydanlarını sahiplenerek haklarını arayan bu halktan korkuyorlar. Taksim Meydanını milyonların doldurmasından, insanların bu meydanda -bayram havasında 1 Mayıs mitingi yapılan illerdeki insanlar gibi- mutlu olmasından, gülümsemesinden çok korkuyorlar.

Baksanıza Türkiye’nin dört bir tarafındaki 1 Mayıs mitinglerine;  büyük topluluklar büyük bir umut ile güler yüzle yürüyor, mücadele ediyor.  

Hele de Samsun, Mersin, Niğde, Tekirdağ ve Manisa’da kadın cinayetlerini durdurmak için yürüyen kadınlara bir bakın. Kadınların yaşam hakkını savunanlar, evrensel hak mücadelesi meydanı olan 1 Mayıs'ta olmaktan ne kadar mutlu ve umutlular. "Kadınlar yaşayacak, 1 Mayıs kutlayacak" diyerek yürüyorlar, alana bambaşka bir umudu taşıyorlar. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun bu yıl pek çok ilde 1 Mayıs kutlamaları çerçevesinde yapılan mitinglere katılması, hem mitinglere hem de platforma moral taşıdı, çok olumlu oldu.

Aslında İstanbul da; tüm ülkenin bir resmi gibidir.

Hani Cem Karaca’nın “Bana İstanbul’u anlat” şarkısı vardır, bu “şehirlerin şehrini” çelişkileriyle anlatır. Şarkıda;  “İnsanlar gülüyordu de, trende, vapurda, otobüste, yalan da olsa hoşuma gidiyor” der ya aslında insanların yalan değil gerçekten güldüğü günler de olmuştur bu şehirde.

Gezi direnişindeki mutluluğu, ağaçların hayatını kurtarmanın ve kendi hayatımıza sahip çıkmanın verdiği kıvancı düşünün. Parktan her geçişte, o günlerde toprağa düşen gencecik arkadaşlarımızı anarak yaşadığımız o duyguyu.

İşte Taksim’i yasaklamadıkları her durumda, böyle bir kıvanç, özgüven ve mutlulukla Taksim’de buluşacak insanların giderek artacağını, milyonların meydanı dolduracağını,  bunun aynı zamanda kentin en merkezi alanıyla ilgili rant hayallerini de bitireceğini düşünerek korkuyorlar.

Halkının mutluluğundan bu denli ürperen AKP’liler, çıkıp televizyona işçilerin sorunlarını sahipleniyormuş gibi konuşabiliyor ya, işte bu zelilliğe diyecek söz yok. “İşçilerin çok yönlü sorunlarını konuşacakları gün olan 1 Mayıs’ı Taksim alanı tartışmasına hapsetmemek lazım imiş”. Tarihte işçi ölümlerinin en fazla olduğu dönemde bu memleketi yönetmekte olan, ölümlerin sorumlusu AKP’liler, TV programlarında her böyle konuştuğunda, her yıl yüzlerce kadının, binlerce işçinin can verdiğini hatırlayalım.  

Sonuçta 1 Mayıs geldi geçti. Ve memleket meseleleri devam ediyor. Önümüzde önemli sonuçları olacak genel seçim var. Kadın cinayetlerini durdurmak yolunda öncelikle ceza indirimlerinin kaldırılması için mücadele devam ediyor. Ve Soma’da hayatını kaybeden işçi kardeşlerimizin aileleri,  ölen 301 işçi nezdinde, tüm işçi ölümleri için mücadeleye, Soma’ya çağırıyor.

Mücadeleye devam.