Kadınlar şimdi de Afganistan'da ayaklandı. Geçen hafta linç edilerek öldürülen Ferhunde için yapılan eylemler, büyüyerek devam ediyor.
Ferhunde kardeşimizin tabutunu taşıyan, yumruğunu kaldırıp öfkeyle haykıran kadın kardeşlerimiz, aynen bizim gibiler. Geçen ay Özgecan ile bizim gözlerimiz nasıl baktı ise öyle bakıyorlar dünyaya. “Anlatılan bizim hikayemiz” yine doğrulanıyor.
Oradaki kadın düşmanları da, buradakilere benziyor. Kabil polis sözcüsü Haşmet Stanikzai'nin Facebook'ta cinayeti övmesi üzerine eylemler alevleniyor. Polis de benziyor, mücadele de. Ferhunde'nin ailesi, polisi, olay sırasında kenarda durmak ve hiçbir şey yapmamakla suçluyor. Durum, Antalya’da polisin kapıda hiçbir şey yapmadan beklemesi nedeniyle öldürülen Deniz’e ve ailesine benziyor.
Benzemeyen bir şey var; Afganistan’da bile polis sözcüsüyle birlikte 13 polis olayla ilgili sorgulanmak üzere görevden alındığı halde, biz de hala sorgulanan polis yok. Antalya Emniyet Müdürlüğü, Deniz’in ölümünde “ihmali olmadığı” yönünde açıklama yaptı ve durdu. Elbette kadınlar, Deniz’in ailesi ile birlikte adalet mücadelesi verecekler. Ama bir devletin bunu beklemeden adım atmaması, Türkiye’nin Afganistan kadar bile olamaması, büyük bir utançtır.
Devletin kadınları korumama düzeyi, en son cezaevinde bile kadın cinayeti olabilmesi ile tam olarak açığa çıktı. O bıçağın orada ne işi vardı? Bu konuda daha doğru düzgün bir açıklama bile gelmedi.Özgecan’ın okul arkadaşlarının o minibüs hattını defalarca şikayet ettikleri halde bir cevap gelmeyişi gibi. Yani tüm kadınlar Özgecan gibi.
*
Bütün bu olanlara rağmen kadınlar geri adım atmıyor ve başkaldırı devam ediyor. Özgecan’dan kırk gün sonra, bu sefer de Afganistan’lı kadınlar, ona ve tüm kadınlara yeni bir kadın ayaklanması hediye ettiler. Toplumsal dalga geri çekilmiyor işte, sadece dünya yüzünde bir yerden bir yere sıçrıyor. Emin olun, kadınlar eşit ve özgür yaşayana kadar da böyle olacak.
Türkiye’de de geri adım yok. Özgecan ile dışa vuran ayaklanma, bütün bastırma çabalarına rağmen yaşıyor. Sadece biçim değiştirdi. Tıpkı Gezi Direnişi’nden sonra, forumlarda olduğu gibi. Şimdi kadınlar toplantılar yapıyor, akıllarını birleştiriyor ve kazanım elde edecekleri yeni bir evreye hazırlanıyorlar. Bu sefer Gezi’den alınan derslerin de ışığında, Türkiye çapında buluşuyor ve çok somut hedef belirliyorlar.
Kalplerini, akıllarını, ellerini, coğrafyalarını birleştiren kadınlar, çok şey birleştiriyor ve bir şeye yüklenmeye hazırlanıyorlar.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, geçtiğimiz hafta sonu Türkiye Yürütme toplantısını bu ruhla yaptı. Kadın cinayeti davalarında sürmekte olan indirimlerin kaldırılması, “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının” yasalaşması için bütün kuvvetiyle mücadele kararı aldı.
Ceza mevzuatı, “kadın cinayeti” kavramını içermeli ve değişmeli dediler. Böyle devam ettiği sürece, mücadele ile kazanılan ceza kararları, Yargıtay, CMK ve Ceza İnfaz aşamalarında indirim alıyor. Denetimli serbestlik ile dışarı çıkan kadın katilleri, gidip yeniden kadın cinayeti işleyebiliyor. İşte bu indirimler, kadın cinayetlerinin haklı çıkarılabilir bir sebebi varmış gibi göstermenin en kritik sembolleridir. Erkek şiddetini aklamaktan vazgeçmenin ilk adımı bu yüzden indirimlerin kaldırılmasıdır. Böyle akıl yürüttü, böyle dedi kadınlar.
Birbirinden çok farklı coğrafyalardan, birbirinden çok farklı dünyalardan geldiler. Birbirlerine benzemiyorlardı; farklı kuşaklardan, farklı inançlardan geldiler. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Türkiye toplantısındaki tüm kadınlar, mücadele kararlığında ise eşit ve benzerdiler. Ortak bir mutluluk ile “ama acılara alışılmaz, bir şeyler var değişecek” dediler. Eşit bir görev bilinciyle öneriler getirip kararlar aldılar. Samsun, Niğde, Gaziantep, Konya, Tekirdağ, Mersin, Yalova, Burdur gibi iller yeni kurulmuş oldukları halde, en eski iller ile aynı akıl ile aynı moral ile doluydular.
Bütünsel düşündüler: kadın cinayetlerini durdurma mücadelesini Türkiye’nin her yanına, tüm illere yayma kararı aldılar.
Tarihsel düşündüler: nasıl ki, Güldünya’dan sonra “töre cinayetleri” ile, Ayşe Paşalı’dan sonra “Korunma” ile, Kader Erten’den sonra “erken yaşta evliliklerle” ile ilgili yasaları kazandık ise, Özgecan’dan sonra da Ceza Yasası’ndaki hakkımızı almalıyız dediler, buna ahdettiler.
Şimdi Türkiye’nin tüm illerini ve dünyanın tüm kadınlarını bu mücadeleye ortak olmaya çağırıyorlar.