Efendim seçimler önemsizdir.
Önemli olan nicelik değil niteliktir.
Şu önümüzdeki seçimlere katılmasak, seçim yenilgisi de almayız.
Zaten Lenin de parlamentoya “burjuvazinin ahırı” demişti.
Seçimler kandırmacadır. O değilse hiledir.
Seçim zamanı gelip çatarsa, o günleri düzeni teşhir ederek değerlendiririz. Olmadı sosyalizm propagandası yaparız.
Seçimlerde bizimle ittifak yapmak isteyen gelir prensiplerimizi kabul etmek için yalvarır.
Bizi ittifak etmek için ne doktorlar, ne mühendisler istedi.
Meclise girsek ne olacak sanki? Bir ara Ufuk Uras girmişti, mundar oldu.
*
Bütün bunları söylediğimiz için siyasal mücadele veremiyoruz.
Biz anahtarımızı insanları ikna edemiyor olmakta kaybettik. İnsanlar bizim söylediklerimize inanmıyorlar. Kandırıldıkları için değil. Bizim söylediklerimiz birçok kez yanlış olduğu için. Sorun değil dediklerimiz sorun olduğu için.
Bu insanlık milyonlarca kişiyi kaybetme pahasına büyük devrimler yaptı ama o devrimler büyük bir hayal kırıklığı yaratarak sahneden çekildi.
Bu bir sorundur işte. Kendini hudutsuz bir şekilde övdüğün zaman “niye yenildin o zaman” diye soran çıkabilir.
Seçimler bir ikna etmeyi deneme alanıdır. Biz her seferinde ikna etme alanını terk ediyoruz. İkna etme alanı terk edilerek hiçbir şey yapılamaz.
Bizim tarihin o büyük anahtarını kaybettiğimiz yer ikna etme alanıdır. O ikna etme alanından uzaklaşılarak hiçbir anahtar bulunamaz.
O alan karanlık o nedenle anahtarı şu aydınlık yerde arayalım denilemez Nasrettin Hoca gibi.
Anahtar nerede kaybedildiyse orada bulunmalıdır.
Seçimler 20. yüzyılın başlarında olduğundan çok daha önemlidir. Bu zaten kötü de değildir. Seçimler olmayıp da monarşiler olsaydı demeyeceğiz herhalde.
Seçimler doğal olarak çok önemli iken bizim çıkıp çıkıp onu önemsiz ilan etmemiz zaten solu bitiren girdaptır.
Sol sözüm ona tedavi etmek için yapması gerekenin tam tersini yapıyor. Şeker hastasına besleyici başka gıdalar vermek yerine sürekli tatlı veriyor. Tatlı tatlı seçimlerin önemsiz olduğunu anlatıyor. Bütün bir topluluğu en konsantre olması gereken yerlerden birinde rahatlatıyor. Topluluk helva gibi eriyor.
Seçimler önemsiz ya. Herkes gezip oynayabilir. Facebook’undan önemli devrimcilerin resimlerini beğenebilir.
Seçimler önemsiz ama facebook çok önemli canım.
Böyle yaparak en ufak bir vicdan azabı duymadan, hatta büyük bir gururla seçimleri önemsiz buluyor herkes. Lüküs hayat, lüküs hayat, bak keyfine yan gel de yat…
E kardeşim dergimizde sosyalizmin çok iyi bir şey olduğunu yazıyoruz ya. Böyle olamıyor mu?
Hayır olamıyor.
Devrimci mücadele denen şey interaktif bir iştir. Kendi kendine dergide sosyalizm yazmakla olmaz. Sosyalizm Zeki Müren’in de seni görebilmesi demektir. Zeki Müren seni göremiyorsa ve sana ikna olup olmadığını söyleyemiyorsa olmaz.
Sadece derginde, gazetende yazmakla yetinirsen olmaz.
En sonunda Zeki Müren’in seni görmesi ve sana cevap verebilmesi lazımdır.
Toplum seçimlerde bunu yapar işte. Az da olsa Zeki Müren olarak görür ve konuşur. Ne kadar yetersiz bulursak bulalım seçimler bir nebze de olsa Zeki Müren olabilme imkanıdır. Toplum bu imkanı kullanır ve biz de bu imkanı kullanma esnasında onun karşısına çıkıyor olmalıyız.
Bütün önerilerimizle. Bütün kabul ve reddettiklerimizle.
İkna edici olabilen ya da olamayan hikayemiz neyse onla.
Ama toplumun karşısına çıkıp onun tepki verebileceği şekilde o zor anlaşılır hikayemizi anlatmalıyız.
Yoksa ne diyorsunuz yahu?
İkna edilmelerine gerek yok mu? Devrim kitlelerin eseri değil mi?
Eğer ikna olmazlarsa kandırır mıyız?
Veyahut ikna olmamış insanların başına birer nöbetçi mi dikeriz?
Söyleyin de hiç değilse ben ikna olayım.
hakanozturk1871@gmail.com