Davutoğlu Paris’e bir gitti geldi, bir tane yürüyüşe katıldı, her şeyde bir “devrim niteliği” görmeye başladı. Mesela, nüfus teşvik paketi adı altında dağıtacakları o saçma sapan hediyeler meğer “devrim” niteliğinde imiş. Ayrıca “aşkın ve muhabbetin ne zaman geleceği belli olmazmış”, bu durumdaki genç insanlar için çok incelikli düşünen hükümet, yine devrim niteliğinde “çeyiz” paketi hazırlamış.
Siz, Davutoğlu’nun Paris yürüyüşündeki hali nasılsa, bu sözleri de öyle kabul edin. Nereden baksan tutarsızlık. Nitekim bir dakika sonra gerçek açığa çıkıyor; lafın devamı “annelik de vatan görevi kadar kutsal bir görevdir” diye geliyor.
Geçen hafta “kariyer” olan “annelik”, bu hafta da “askerliğe” dönüşüyor.
Haftaya da hayırlısı diyelim ve bir bakalım acaba “annelik” gerçekte ne imiş?
Birincisi; yüzyılımızda kadınlar için artık “anne olmak arzusu” ne sabit bir içgüdüdür ne de evrenseldir. Kadınlar üremeyi kontrol altına aldıklarından beri, okuyorlar, çalışma hayatına giriyorlar, ekonomik bağımsızlığı ya da “kariyer” yapmayı hedefliyorlar.
Annelik; artık doğası gereği bir zorunluluk olmaktan çıkıp, üzerine düşünülen bir seçim haline geliyor. Çocuk sahibi olmayı reddedenler hala azınlıkta olsa da, konu “akıl” ile düşünülerek karar verilebilir bir hal almış durumda. Anne olmayı seçenler için de kaç çocuk yapacağı, zamanlaması, doğum şekli planlanabiliyor. Ayrıca buna karar vermek, baştan düşünüldüğü gibi iyi bir anneliği garanti etmiyor. Kadınlar sorumsuz olduğu için değil, günümüzde hem geçim koşulları zor, hem de bir çocuğun bakımı geçmişe oranla bambaşka bir boyut kazanmış, tabiri caiz ise bakım “yoğunlaşmış” olduğu için.
Tüm bu çağımızın gerçekleri ışığında seçim yapmak da, karar hakkı da kadınlara ait. Seçmek şansı doğduğundan beri kadınlar hayat tercihlerine uyuyorsa çocuk doğurabiliyor ya da uymuyorsa doğurmayabiliyor. Kısacası, anne olan, olmayan, farklı kararlar alan kadınlar için önemli bir değişim yaşanıyor. Bir devrimden söz edilecek ise, işte o budur.
Bu yüzden Erdoğan, doğum kontrol yöntemlerini “hain” ilan edip, “fıtrata” sarılıyor.
İşte dünyada bir zamandır yaşanan değişim, bizim memlekete de geldi. Bunun dünya örneklerine bakınca da görebileceğimiz bazı sonuçları var; ilki doğurganlığın azalması.
Bu ilk sonuç bile AKP’yi çok korkutmaya yetiyor. Erdoğan’a ucuz işgücü ve bölgede savaş havası atması için asker lazım. Çok asker lazım çok, yoksa kaçaksaraydaki 16 asker ile idare etmek zorunda kalacak Erdoğan.
Neyse konumuza dönersek; kadınların “anne” olmaktan başka kimliklerle de var olabilmesi sonucunda doğurganlık azalıyor. Doğum yaşı yükseliyor, iş ve siyaset dünyasına katılan kadın sayısı artıyor. Sonuçta kadınların hayat tarzlarının değişmesi, çeşitlenmesi gibi sonuçla karşı karşıyayız. Ve bütün bunlar AKP’nin kadınlar için düşündüğü dünyaya hiç uymuyor. Biz de bu değişiklikler önemli oranlarda değil ama emaresini görmek bile yetiyor ona.
Yaşanan, kadınlar için objektif ve tarihsel olan süreçtir. Aynı süreci bizden önce yaşayan ülkeler de, “iş ve aile yaşamının uzlaştırılması” başlığı altında, doğurganlığı artırmak için çeşitli önlemler almışlar. AKP de nüfus teşvik paketi ile bunu deneyecek aklı sıra. Bu bakımdan dünyadaki diğer muhafazakârlara benziyor, askerlik ve kadınlar üzerinden militarizm bile öyle. Ama Türkiye’de hem bu paket hem de kadınların konumu diğer ülkelerdekine hiç benzemiyor.
Türkiye’de kadınlar her gün öldürülüyor, kadın erkek eşitliğinde dünyada son sıralara yakın, kadın işsizliğinde Avrupa lideriyiz. Bu paketin bu koşullar altında sonucu kadınlar için neredeyse ev hapsi ve şiddetin tüm biçimlerinin artışı olacaktır.
Ve son olarak mademki “annelik”, o halde “Türkiye’de anne olmak halleri” ile bitirelim:
Bizim memlekette annelik; Berfo Ana’dır. Cumartesi anneleridir. Gezi anneleridir.
Biz de annelik, evlatlarından kadın cinayeti ile ayrılmak, yani ölmektir. Öldürülen kadının annesi olmak, geride kalan annesini kaybeden çocuklara bakmaktır.
Askerde, gerillada, sokakta öldürülen gencecik evladını toprağa vermek, Soma’da, Ermenek’te enkazda beklemektir biz de “annelik”.
Siz kariyer, askerlik filan mı demiştiniz? Duyulmuyor. Bu anneler de sizi duyamadı.