Başbakan Meksika’da G-20 Zirvesinde Türkiye’yi anlatıyor;
Ticaret ve Yatırım konulu tüm endekslerde hızla üst sıralara tırmanmışız.
Dünya Bankası tarafından yayınlanan ''İş Yapma Kolaylığı Endeksi''nde 19 basamak yükselmişiz.
Peki kim bu yükselenler?
Artık eskiye göre 19 kat kolay iş yapabilenler kimler?
Neden ve nasıl kolaylaşıyor işleri?
Cebinde iş yapabilecek kadar parası olanın dışında yükselen var mı?

Patronlar yükseliyor, gökdelenler yükseliyor, uçaklar yükseliyor.
Gökdelenler işçileri öldüre öldüre yükseliyor; 2002-2011 yılları arasında işçi ölümlerinin toplam sayısı da 10bin 804.
Bu endeksler her sene en az bin işçiyi öldürerek yükseliyor.
''En İyi İş Yapılabilir Ülke Endeksi''ndede 15 basamak yükselmişiz. İyi iş yapmak demek, en ucuz işgücünü Türkiye’de bulmak demek.
Bir başka yükselen gösterge ''Ekonomik Serbestlik Endeksi'' imiş. 25 basamak “serbestleşmişiz”.
O kadar serbest ki sermaye ve onun hükümeti, sendika hakkı verip, grev yasaklamakta bile serbest sanıyor kendini.
Ontolojik olarak böyle bir şey yoktur. Bu sendika değil muz cumhuriyetidir.
İşte uçaklar böyle yükseliyor. Havacılık işkolunda grev yasaklayarak, yasağı protesto edeni telefon mesajıyla işten atarak kalkıyor THY uçakları.
İşçiler ölüyor inşaat yükseliyor.
Hak arayan işten atılıyor, uçaklar yükseliyor.
Kadınlar ölüyor, nüfus yükseliyor.
Patronlar yükseldikçe yükseliyor, yükseliyor, yükseliyor, yükseliyor,
Ve cezaevlerinde çocuklar,
Yakıyorlar bu yükselen dünyayı şimdi.
Başbakanın Meksika’da anlattığı Türkiye’de, başbakanın hitap ettiği nesiller, başbakanın dünyasını ateşe atıyorlar.
Dörtlerin gecesinde doğanların coğrafyasında büyüyen çocuklar,
Gözaltında kayıplar ile, faili meçhuller ile, Pozantı ile, Uludere ile, Van depremiyle, tutuklu sekizbinlerle büyüyorlar.
Büyüklerine en büyük hızla yetişmek istiyorlar şimdi.
50 derece sıcakta 50 adım yerde 50 insan üst üste –yaşamak denirse buna- yaşamaya, adli tutuklular da dayanamadı “yeter” dedi ya, çocukları kim tutabilir ki şimdi?
Kardeşleri tecavüze uğramış, kardeşleri füzelerle bombalanmış bu çocukları kim tutabilir?
Yanında yöresindekini değil, cezaevinde göremediği evladını, yakınını kaybetmiş,
Cezaevi duvarlarından cenazesini alan aileleri kim tutabilir?
Urfa cezaevinde yangının ilk akşamı, eli yüreğinde kapıya koşan, yattığı hastaneden bile kalkıp koşan halka, Urfa Valisi “evinize gidin, yatın” diyordu.
Sen cezaevinden cenaze almanın ne demek olduğunu bilmeyen vali,
Zaten günlerdir yatmışsın, yıllardır bu cezaevinden gelen çığlığı duymamışsın,
Asıl sen şimdi ayağa kalk Urfa Valisi.
Kürt halkı, ne ateşlerden geçti. Bu da geçecek.
Selahattin Demirtaş ne güzel söyledi; “ Leyla’yı, Leyla yapan, Mecnun’un aşkıdır, aşkı” diye.
Kürt halkının direnişindeki Mecnun ateşi, bu günleri de alt edecek, güzel günleri getirecek.