Şu yaşadığımız günlerde, insan bu felaket anlarında ilk kurtarılacakları işaret eden  “önce kadınlar ve çocuklar” düsturu için “hiç fena değilmiş “diye düşünüyor.

Çünkü Türkiye şartlarında kadınlar ve çocuklar için durum bunun tam tersi; son UNİCEF Raporuna göre şiddete maruz kalanların neredeyse yarısına yakını 18 yaşın altındaki kız çocukları, şiddet uygulayanların ise yine yarısına yakını koca.

İki oranın kesiştiği yerde, bu sefer karşımıza çok yüksek oranda “çocuk yaşta evlilik” çıkıyor.

Çocuk yaşta genelde zora dayalı evlendirilmenin kendisi başlı başına şiddet iken, bu kardeşlerimiz devamında öyle böyle değil şiddetin en ağır biçimlerini yaşıyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran, kocasının pompalı tüfekle kolsuz, bacaksız bıraktığı Arzu Boztaş onlardan biri.

Yine aynı raporda, devletin çözüm için uğraşmadığı; şiddete karşı korunma tedbirlerinin uygulanmadığı ve cezasız bırakıldığı belgelenmiş durumda.

Bu tablo karşısında devletin bir an önce alarma geçmesi gerektiği ortada. Nitekim bir adım olarak, nihayet olması gereken oldu, Meclis içinde kadına yönelik şiddet ile ilgili bir araştırma komisyonu kuruldu. Şimdi komisyondan beklenen, aktif çalışması ve ilk iş olarak kadın hareketinin taleplerine kulak vermesidir.

*

Öte yandan aynı günlerde, aynı yaş kuşağı kız çocukları aslında devletin gündemindeydi. Ama Eğitim Şurasında, çocukları “korumaya” pek meraklı olanlar, onların gerçek sorunlarını değil, kendi arzu ettikleri rejimin bu çocuklara nasıl uygulanacağını konuştular. Konuştukları tüm Türkiye için tehlike oluştururken, bu yaştaki kız çocuklarının hayatının tam olarak karartılması anlamına geliyor.  

Hayati sorunlar ortada dururken, bir sorun kalemi olarak kendini hiç hissettirmemiş bir konuyu “Osmanlıca dersini” konuştular.  

Kız çocuklarının nelere maruz kaldıklarını değil, “karma eğitime” son verip onları hepten toplumsallaşmaktan uzaklaştırmayı konuştular.

Eşitsizliği ve şiddeti daha da körükleyecek olan kararlar almaya çalıştılar.

Bu yüzyılda, modern eğitim sisteminin tarih sahnesine çıkmasından önceki dönemlere dönmeyi konuştular.

Modern insan ilişkilerine saldırıyı konuştular.

Bu kafa; bir kız çocuğu ile erkek çocuğu arasında bile tek ilişki biçimi olarak evliliği öngörüyor.

İki cinsiyet arasında başka hiçbir ilişki biçimi olamayacağı fikri içindeler.

Aslına bakarsanız bu, tümden dünyevi olana saldırıdır. Bu yüzden mahalledeki AKP’ye oy veren esnaf bile şaşırıyor, itiraz ediyor bu işe, “ekmek parası peşindeyim ben kardeşim” diyor.

Yani modern dünyada, insanlar arasında, cinsiyetler arasında türlü çeşit ilişki biçimi ve AKP elinden gelse bunların hepsini tek bir biçime, idaresini de tek bir adama bağlayacak, rahatlayacak.

Olmayacak bir hayal. Bir kere “hayaldi gerçek oldu” diye hep öyle olur sanmasınlar.