Ağır kış şartlarına rağmen uzak yollardan gelip İstanbul’da Kadın Meclisleri toplantısında büyük bir coşkuyla buluşan kadınlar, illerine döner dönmez 8 Mart toplantılarına başladılar. Kırk şehirden gelen bine yakın kadın, şimdi aynı coşkuyla, aldıkları önemli kararlarla, daha fazla şehirde Dünya Kadınlar Günü’ne hazırlanıyor.

Kadın Meclisleri ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, bilindiği üzere her günü 8 Mart kabul edip her gün mücadele veriyor. Ancak hem 8 Mart’ın önemi başkah em de bu sene Türkiye buluşmasında çok net görüldüğü gibi mücadele düzeyi bambaşka.

9 Şubat’ta bin kişilik salonu dolduran kadınların o salonun dışına ve geleceğe taşıdıkları kuvvet kesinlikle salonun toplamını aşan bir düzeydeydi. Kadınlar, biriktirdikleri önemli mücadele deneyimini çok somut olarak gördüler, bu kuvvet ile yaklaşan 8 Mart öncesinde yeni dönem kararlarını aldılar.

Gün boyu süren toplantıda, zaman değerliydi; yöntem önemliydi ve başından sonuna toplantının her anı verimliydi. Feminist bir mücadele örgütünün olması gerektiği gibi kendi öz kuvvetini konuştu. Uzun ve sıkıcı seremoniler yoktu, gerçek özneler eşit ve özgür biçimde gerçekleri konuştu, oylamalar yaptı, kararlar aldı. Şiddetle mücadeleden ekonomik sorunlara, çocukların cinsel istismarından toplumun adalet arayışına birçok konuda fikirlerini dile getiren kadınlar, sadece kadınları değil tüm toplumun geleceğini sahiplendiler. Kapsamlı toplantı kararları kamuoyuna da yansıdı, buradan görülebilir. Ben burada birçok yönüyle dikkate değer olan buluşmada ilk kez karşımıza çıkan önemli bazı yönleri anlatacağım:

* Trabzon’dan Yozgat’a ülkenin birçok farklı bölgesinden gelen kadınlar, illerine döndüklerinde nasıl çalışacaklarını daha o gün anlatmaya başlamıştı.

* Annesini kadın cinayeti ile kaybetmiş çocukların nasıl bir mücadele azmi içinde oldukları, Muhterem Evcil’in kızı Melis’in sözlerinde ifade buluyordu: “Artık 18 yaşındayım, mücadele sırası bana geldi: Söz veriyorum, Benim kaybettiğim çocukluğu başka bir çocuğun kaybetmesine asla izin vermeyeceğim.”

* Melis’in kuşağı, en gençlerimiz öyle bir mücadele bilinci ile salonu doldurmuştu ki sadece söz alıp konuşmadılar, yol çizdiler. 15-18 yaş arasında hukukun “reşit olmayanla cinsel ilişki” olarak tabir ettiği istismara maruz kalmış birçok genç arkadaşımız bu suçun düzenlenişindeki sorunları, şikâyet hakkının 6 ay ile sınırlı olmasının yarattığı hak gaspını birden çok kez dile getirdiler. Başlarına gelene sessiz kalmayıp mücadeleyi seçen güçlerinin yanında çözüm için fikirleri vardı ve gerçek bir adrese getirip önümüze koydular, bravo. Haklılar, TCK 104. maddede ele alınan, “reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun” dava zamanaşımı süresi 8 yıl olduğu halde, şikayet hakkının 6 aylık süre ile kısıtlanması çelişki yaratıyor. Dava açılması sadece “mağdurun” şikayetine bağlı olduğu için bu kısa sürede şikayette bulunma cesaretini bulamayan -ki travma sonrasının güçlüğü düşünülünce bu çok anlaşılır- için hak arama yolu da kapanıyor. Oysa biliyoruz ki 15 yaş öncesi gerçekleşen çocuk istismarında ancak 18 yaşından sonra başvuru cesaretini toparlayanlar olabiliyor. 15-18 yaş arasında da böyle olabileceği için süre sınırı gerçekten sorunludur ve dile getirenler asla yalnız değildir. 

* Kadın cinayetlerinin de farklı ihmaller zinciriyle meydana geldiğini bilen kadınlar, cinayete götüren süreçlerin her biri için çözümler konuştu. Bu hafta Ceren Özdemir’in ailesinin, fail Özgür Arduç’un Rize Kalkandere Yarı Açık Cezaevi’nden firar etmesi ve yakalanma sürecindeki ihmallerle ilgili suç duyurusunda bulunması bu anlamda önemli, Özdemir ailesi de asla yalnız değil. Ve sadece faillerin ceza alması değil, kadın cinayetlerinde sorumluluğu olan tüm kurum ve yetkililerin hesap verebilirliği için mücadeleye devam.

* Toplantı salonu sahnesindeki dev pankarttan bize bakan “asla yalnız yürümeyeceksin” sözleri kadar güçlü olan toplantı divanı da yüzlerce kadının kendini ifade hakkını müthiş bir akışla kullanmasını sağladı.

“Asla yalnız yürümeyeceksin” sözlerini, Liverpool taraftarı erkeklerin elinden alıp kadın hareketine armağan eden kadınlar, gün boyunca defalarca bu sözleri bıkmadan tekrarladı. Kadın düşmanı dünyayı da erkeklerin elinden alıp eşit ve özgür bir dünya yaratmaya çok kararlılar. Çünkü her tür adalet arayışının sembolü haline gelen sözleri gerçek kılmaya; sadece kadınların değil, hak arayan hiç kimsenin yalnız yürümediği ve tüm toplumun adalete kavuştuğu bir dünya kararı aldılar.