Konu tartışılıyor bizim nur yüzlü muhalefet meselenin siyaset üstü olduğundan, bilimle ilgili olduğundan bahsediyor. Erdoğan savundu diye savunmayın Kanal İstanbul’u diyor.
AKP’lilerin mutluluktan öleceği bir an. Evet, onlara göre de konu politik değil akademisyenler arası bir tartışma ve psikolojik eğilimler belirleyici oluyor. AKP’nin her konuda anlattığı saçmalık bu zaten.
Erdoğan’ın yaptıklarını mutlak bir şekilde savunmayın deyince, tam bir zafer kazanmış olarak asıl siz öyle yapmayın CeHaPe’liler diyorlar. Kıskanmayın, takıntı yapmayın ve hatta yurdunuzu sevin. Olay hep duygusal onlara göre. Muhalefette duygu eksik. Tek sorun bu.
Hâlbuki sorun dibine kadar politik bir sorun.
AKP bilimsel araştırmalar yapıp İstanbul’a bir kanal yapmaya karar vermedi.
AKP için hem dış politikada hem de içerdeki ekonomi ve demokrasi konularında deniz bitti. Deniz bitince kanal başladı.
Suriye ve Rusya İdlib’de ilerliyor. Suriye kendi ülkesindeki bir şehre yerleşmiş katliamcı şebekeleri işin mantıki sonucu olarak söküp atacak. Bunun uçarı kaçarı yok. Her cümlesinde teröre karşı olduğundan bahseden hükümet bu kafa kesen katliamcılara toz kondurmuyor. Ama sonları geldi.
Ülkede ekonominin, işsizliğin, hayat pahalılığının geldiği durum ortada. AKP’nin vatandaşına ekmek konusunda söyleyecek tek bir vaadi yok. Vatandaş ekmek istiyorsa, hak istiyorsa, adalet istiyorsa Erdoğan tek bir söz söylüyor: “Sonuçları ağır olur.”
Suriye bittiyse Libya başlıyor. Rusya’yla Suriye’deki defter kapanıyorsa, ABD ile başka defterler açılabilir. Kanal İstanbul o defterin ilk sayfaları olabilir.
Ülke kaynakları bittiyse Kanal İstanbul var.
Böylelikle belki iktidarını sürdürebilir. Çünkü yandaşlara para lazım.
O halde ne yapmalıyız? Kanal İstanbul’a ve AKP’ye karşı tam anlamıyla politik mücadele başlatmalıyız. Herkes Kanal İstanbul felaketine karşı birleşebilir. Referandumdaki gibi olur. Tutum evet ya da hayır şeklinde tezahür edeceği için toplam bir güç oluşabilir.
Dünya kapitalizmi de çıkışsız kaldığı için doğayı yok etmeye yöneliyor. Türkiye’deki uygulayıcıları da öyle. Eğer ellerinde kayda değer bir kamu varlığı olsaydı onu satacaklardı. Olmadığı için onu kanalla yaratmaya çalışacaklar ve satacaklar. Bunun ötesinde kimsenin yapılabilecek bir kanala önemli bir para verip oradan geçeceği yok. Gelir, Süveyş Kanalı’ndan gelen gelir gibi asla olmayacak.
Yapılacak kanaldan olsa olsa ABD’nin savaş gemileri geçer.
Kanalın etrafındaki arsalar da Katarlılara satılır. Nedense ülke zenginliklerinin yabancılara satılması konusunda hiç milliyetçi hassasiyetleri bulunmuyor.
Asker Napolyon’un karşısına çıkmış ve “komutanım savaş yapamıyoruz” demiş. Napolyon “Neden?” deyince asker “Komutanım kırk tane sebebi var diye cevap vermiş. Napolyon “say” deyince, asker “bir” demiş “barut yok”. Bunun üzerine Napolyon “dur” demiş “daha sayma”.
Denizbilimciler diyor ki: Karadeniz’in suyu Boğaz’da olduğu gibi açılacak kanal sayesinde tazyikle Marmara’ya gelirse Marmara’daki ölü alt suyu üste çıkartır ve denizi öldürür.
Ne diyeyim?
“Dur, daha sayma” diyorum.