Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Sözcüsü İbrahim Kalın, Deutsche Welle’de gazeteci Tim Sebastian’ın sorularını yanıtlıyor. Yine bacak bacak üstüne atmış. Ya eller cepte, ya bacak bacak üstünde. İllaki eller ya da bacaklar birbirine karışacak. Bir ömür boyu beynimizi şişirdiler “batının tekniğini alacağız, ahlakını almayacağız” diye.
Bacak bacak üstüne atmak teknik mi? Değil tabii ki. Eğer tasnif bizim AKP’lilerinki gibiyse bacak bacak üstüne atmak Batı’nın ahlakıdır, kültürüdür, alışkanlığıdır. İyi veya kötü bizim memleket insanı kamusal alanda böyle oturmayı pek tercih etmez. Gel gör ki bizimkileri büyük bir kompleksle yüklenmiş durumda. Kurtulamıyor bundan. Batılı birini görünce hemen ya elini cebine sokuyor ya da bacak bacak üstüne atıyor.
Normalde memleket sınırları içindeyken böyle bir şey yapıyor musun? Hayır. O halde Batılıya da yapmayacaksın. Özgüven budur, kendi ahlakını savunmak budur. Aslını inkâr eden haramzadedir.
Kalın yine her zamanki gibi herkesi terörist ilan etmelere doyamıyor.
Sebastian ile Kalın arasında şöyle bir diyalog geçiyor:
- 24 Kürt belediye başkanını Güneydoğu’da görevden aldınız. Layıkıyla demokratik bir şekilde seçilmiş olmaları gerçeğine rağmen.
- Ne yazık ki halkın parasıyla PKK’yı destekliyorlardı.
- Kaçı bundan hüküm giydi?
- 20 kişiden… Bilmiyorum mahkeme süreci devam ediyor.
- Hayır hiçbiri hüküm giymedi. Peki, masumiyet karinesine ne oldu?
Buyrunuz en hasından Batı ahlakı size. Masumiyet karinesinden söz ediyor. Bizim sözcü ise bunu ilk kez duyuyormuş gibi oluyor, ne acı ki. Bacak bacak üstüne atarak Batı’nın ahlakını alacağına, masumiyet karinesini savunarak al. Yarışacaksan o konuda yarış ama yok.
Masumiyet karinesini boş verdim Kalın’da Batı’nın mantıklı oluşu da yok.
Belediye başkanlarının görevden alınışının haklı olduğunu savunmak için mahkeme süreci devam ediyor. Düşününüz bizim şu anki mahkemeler ve bir HDP’li belediye başkanının yargılanışı. Buna rağmen mahkeme süreci Kalın’ın da dediği gibi devam ediyor. Sonuçlanmadı daha. Mahkeme suçlu olduğu sonucuna varana kadar masum onlar.
İşte o zaman, Batı’nın mantıklı olmak ve masumiyet karinesine göre belediye başkanlarının görevden alınmasını meşru gösteremezsiniz. Bacak bacak üstüne atma ahlakına göre elbette her şeyi yapabilmeniz mümkün ama onun bir kıymeti harbiyesi yok.
En kötü mahkeme bile bir cumhurbaşkanı sözcüsünden kategorik olarak farklıdır. Eğer size fakültede masumiyet karinesini öğrettilerse bunu kolay kolay çiğneyemezsiniz. Çiğnerseniz onun laneti üzerinizde kalır. Eğer doğru dürüst delil yoksa birisine “paraları şuraya vermişsin” diyemezsiniz kolay kolay bir mahkeme olarak.
O nedenle cumhurbaşkanı sözcüsü, sadece ve sadece cumhurbaşkanı sözcüsüdür. Asla bir mahkeme değil. Kendisini mahkemenin yerine koyamaz ve belediye başkanlarının paraları bir yerlere verdiği sonucunu söyleyemez.
Onu, en eleştirilecek mahkeme bile olsa ancak ve ancak mahkeme söyler.
Bunun dışındaki her şey hepimizin ahlakının dışına düşmek olur.