Bir araştırma şirketinin sorduğu sorulara cevap olarak erkeklerin yüzde 4’ü, kadınların ise yüzde 2’si inançsız olduklarını açıklamışlar. Bu daha önceki zamanlara oranla önemli bir artış.
Bu artış, iki cümlesinden birinin sonuna “inşallah” ya da “maşallah” kelimesini ekleyerek konuşan AKP yöneticileri döneminde gerçekleşiyor. O kadar çok tekrar ediyorlar ki artık kendileri de özen göstermeyi bırakarak kelimelerin söylenişini bozuyorlar. Çok değer verdikleri “inşallah” kelimesinde artık “n” harfi yok ve “l” harfi teke düşmüş durumda.
İtibar konusunda asla tasarruf etmeyenler, çok itibar ettikleri kelimelerin harfleri konusunda tasarrufa gidiyorlar garip bir şekilde.
İtibar ettikleri, inandıkları değerlerle ilgili dahi özensiz ve hoyrat tutumları her şeyin içeriğini boşaltıyor. Yönlendirme çabaları insanları yakınlaştıracağına uzaklaştırıyor.
Tarzları ve zaman aleyhlerine işliyor. En sıkı ve göz açtırmaz bir şekilde iktidar ettikleri koşullarda dahi inanmadığını açıklayanların oranı yükseliyor. Boylarının ölçüsünü alıyorlar.
Demek ki o hiçe saydıkları insan ruhunda “algı” yaratıvermek o kadar da kolay değilmiş. Bu toprakların insanı AKP yöneticilerinin samimiyetsizliğine sert bir cevap verebiliyor. Başkalarını suçlarken asıl kendisinin çılgınca uygulamaya çalıştığı “toplum mühendisliği” ters tepiyor. Kindar ve dindar nesil yetiştirmek faaliyeti hevesle öngörülen sonuçlara ulaşmıyor.
Bu veri AKP’ye karşı gelişen direnç noktalarından birini gösteriyor bize. İnsanlar derinden derine itiraz ediyor ve onların sunduklarına inanmıyorlar.
Toplumsal direnişiler her arzu ettiğimiz zaman ve en gösterişli haliyle olmaz.
Bu da bir direniştir. Üstüne çullanan AKP baskısını üzerinden atmaya çalışma çabasıdır.
Direniş arayan ve isteyenler buna da bakabilir.
Evet, izleyebildiğimiz onlarca ülkenin şehirlerinde son derece parlak direniş ve protestolar oldu. Biz de de benzerinin olması beklenebilir. Ama sadece şu günlerde olmadı. Olacaktır.
Büyük halk hareketleri depreme benziyor. Önceden düzenli belirtilerinin alınması pek mümkün değil ama en sonunda yer sarsılıyor. Coğrafyanın şekli değişiyor. Tarihte bunun tersini gösteren hiçbir veri yok. Toplumlar hiçbir zaman biz böyle çok iyiyiz her şey sabit kalsın demiyor. Dünyanın son altı ayı bize bunu en kesin haliyle ispatlıyor.
Dikkat kesilmeliyiz, hazırlıklı olmalıyız, takipçisi olmalıyız.
Arap Baharı eylemlerini izlerken of çekip duruyorduk. Hatta bir kısım insan belki bir başlangıç olur diye Mısır’ın Tahrir Meydanı gibi, Taksim Meydanı’na mitili atmıştı. O ara olmadı ama sonra güzel gözleriyle gümbür gümbür Gezi Direnişi çıkageldi.
Daha da ateşli isyanlarımız olacak.
Ölsem de gam yemem diyeceğimiz günler gelecek. Hiç kimse merak etmesin.
Biz de diğer haklar gibi acılı ve öfkeliyiz. Borç gırtlakta, bıçak kemikte.
Ama zor bizim ülkemiz. Örsle çekiç arasındayız.
Hiç uzak zamanlar değil.
Evler top mermileriyle yerle bir edilirken, o evlerin alt katlarında yandı kül oldu evlatlarımız.
Mitinge giden on binlerce insanın ortasında bombalar patladı. Havaya savrulduk.
Birkaç ağaç uğruna, güneş gibi çocuklar kendini feda etti.
Ancak sarıyoruz yaralarımızı. Aklımızı toparlamaya çalışıyoruz. Başımızı kaldırıyoruz hafifçe.
Bu böyle gidecek demek değil bu işler.
Acılar bozmadı bizi, yıkamadı.
Yedi kere düşüp, sekiz kere kalkacağız.