Türkiye sağının zihniyeti CNN Türk’teki tartışmalardan okunabilir.
Bir tane yandaş yeni bir meselenin konuşulmasına çok kızıyor. Bir CHP’li başkan adayının çıkıp Saray’da Erdoğan’la görüşmesi. Ne gerek var bunlara, esas gündemimizi saptırıyor diyor. Ona göre esas gündemimiz Suriye’nin kuzeyine düzenlenen harekât olmalı.
Geri kalanı gündemi bulandırmak, sulandırmak, saptırmak.
Bazen bu insanları çok takdir ediyorum. Kötülük üretme stratejilerindeki konsantrasyonu hiç kaybetmiyorlar. En ufak bir sarsıntı geçirdiklerinde tekrar esas konularına dönmek üzere büyük bir gayret içindeler.
Genel olarak bakınca görünen şu ki CHP’linin Erdoğan’la görüşmesi konusunu konuşmak dahi ülke için daha iyi. Diğerinde AKP ve Erdoğan çok şanlı bir iş yapmış oluyor ve takdirleri kabul etmeyi bekliyor.
İşin garip tarafı da örneğin CHP’li yöneticiler hükümet cenahını bu konuda çok takdir ediyor zaten. Kendilerinin de bu harekâtı ne kadar şanlı bulduklarını ve desteklediklerini anlatmaktan bir hal oluyorlar.
Kürt halkına göz açtırılmayacaksa memlekette akan sular duruyor. Herkes bu siyasette hemen birleşiveriyor. CHP de ufak çekincelerle bu vaziyet alışa dâhil.
Kaybeden de kendisi oluyor.
CHP’lilerin partisi dizayn edilmeye kalkışılıyor. Haberde geçtiği kadarıyla Erdoğan buna “senin başkan olman için ben de yardımcı olurum” diyor. Gelgelelim aşırı yandaş medya mensupları bunun konuşulmasından hoşlanmıyor.
CHP’liler bunlar yaşanıyor ya da yaşanma ihtimali varken ne konuşacak ki?
Elbette konuşur. Zaten Erdoğan’ın kendi konumunu kurtarmak için düzenlediği harekâtı destekleme derdindeyken, muhalefet edebilme pozisyonunu kaybediyor. AKP’nin basit bir alkışlayıcısı durumunu aşamıyor. Onun dümen suyunda gidiyor ve kurtulamıyor.
Başka neyi konuşsun muhalefet?
Erdoğan “halkım için zarar edersek edelim be” diyor şehir hastaneleri için. Kaf Dağı’ndan kar bağışlıyor herkese. Sanki kendisi ödeyecekmiş gibi konuşuyor. Toplumun vergi kazancını yandaş hastane müteahhitlerine peşkeş çekmenin yolunu genişletmeye çalışıyor.
Van depremi sonrasında da şöyle söylemişti: “Ne pahasına olursa olsun, iktidarımıza dahi mal olsa biz bu dönüşümü yapacağız.” Yani kentsel dönüşümü.
Nedense yandaş inşaatçılara iş çıkacağı zaman galeyana geliyor. Bina yapılacaksa, beton dökülecekse, paralar cebe konulacaksa; heyecanı sınır tanımıyor. Kapıyı “zarar bile ederiz”den açıyor, “iktidarımızı bile kaybederiz”den kapıyor. Yağma Hasan’ın böreği ye babam ye.
Tabii ki her şeyin şartları var.
Yandaş ve yaranmacı olacaksın. İnşaat sektöründen olacaksın. Turgut Özal “zenginleri severim” derdi ya. Erdoğan da inşaatçı zenginleri sever.
Emeklilik için gereken koşullar kadınlar için 20, erkekler için ise 25 yıl sigortalılık ve 5.000 prim günüydü. 1999’da çıkan yasa ile emekli olabilmek için yaş şartı getirildi. Şimdi EYT’liler geçmişte kazanılmış haklarını talep ediyorlar.
O zaman işler değişir. Çünkü sade vatandaşsın, sıra neferi, arkasız. Yandaş inşaatçı değilsin.
Erdoğan bu konuda ise hiç zarar yanlısı olmadı ve şöyle dedi: “Tutturmuş bir EYT, erken emeklilik. Biz bunu yapmayacağız. Milletimin zararına olan bir şeye asla yokum. Seçim kaybetsek de yokum.”
Müteahhitlerin şehir hastaneleri konusunda bonkör ve zarardan kaçınmayan adam gitti. Zarar varsa seçimi kaybetmeyi dahi göze alan adam geldi.
Müteahhite öyle, emeklilik hakkını kazanmış emekçiye böyle.
Erdoğan’ın hangi sınıfın yanında olduğunun bir başka sert kanıtı.