Sanayide bir ilerleme olduğu zaman açılan bir fabrika nasıl adlandırılıyor? Dev tesis olarak. Dikkat, fabrika değil tesis ve dev bir tesis. Yani bildiğimiz fabrikanın daha ötesinde büyük ve kompleks bir yapı. Tarihe on yıllar ekleniyor. Klasik “fabrika” zamanlarını çoktan geçtik. Doğal olarak terminoloji de değişiyor.
Gözümüzün gördüğünde bir farklılaşma var mı peki? Var. Hatta daha çarpıcı. Diyelim ki kamera binanın zeminine yerleşip yukarı dönerek çekmiyor görüntüyü. Böyle olsa bina biraz daha heybetli gözükür. Ama buna ihtiyaç yok. Hatta yeterli değil gerçekliği anlatmaya. Yeşilçam filminde vatandaş Anadolu’dan gelir ve tam karşıdan Kadıköy’de dizilen binalara bakıp hayran olur şehre. Bugünün fabrikası olan dev tesisi görsel olarak anlatmak tam karşı cepheden oluşturulan görüntüyle de mümkün değil.
Nasıl olur peki? Bugünün dev tesisi ancak yüzlerce metre yüksekten çekim yapan helikopter görüntüsüyle resmedilebilir. Bir dev tesis açılmışsa eğer, onun varlığını helikopter görüntüsü olarak izleriz ekranlardan. Ya da drone’la yapılır çekim. O bile değişti.
Sadece dev tesisi görmeyiz görüntülerde. Yüksekten bakınca çerçeve tesisin etrafına doğru yayılır. Artık büyüklük denilen mevhum böyle hissedilir ve böyle anlatılır bir haldedir.
Erdoğan son Birleşmiş Milletler toplantısında kürsüye elinde bir haritayla çıktı. O bildiğimiz bir Türkiye haritası değildi. Türkiye haritasının bir bölümü ve onun Suriye haritasına doğru taşmasından oluşan bir çizimdi.
Türkiye kapitalizminin dev tesisleri nasıl kamera kadrajlarının dışına taşıyorsa, Erdoğan’ın elinde tuttuğu tabloda da ülkenin sınırları Suriye haritasına doğru taşıyordu.
Eskiden bir ülkedeki fabrika o ülkeye yetecek üretim yaparken şimdi bir ülkedeki dev tesis ülke ihtiyacını aşan bir üretim yapıyor mutlaka. Bunu yapmak zorunda. Yapmazsa eğer ürün birim maliyetini düşüremez. Yapmazsa eğer, fabrika ölçeğinde kalırsa, dev tesis ölçeğine ulaşmış olanlar onu aşıp geçer. Yok olur gider. Bu kapitalizm kurulduğundan beri gelen kurtlar kanunudur. Sosyalistlerden başka kimsenin itiraz etmediği.
En derindeki nesnellik budur.
Büyüyen taşar. Fabrikalar dev tesis olur, ülke sınırları da komşu ülkelerin topraklarına doğru genişler.
Çağımızda emperyalizm kapitalisttir. Kapitalizm gelişirse, kaçınılmaz olarak yayılmacı davranır. Sermaye ilk doğduğu yerde başarılı olarak ilerleyecek olursa, çok az sayıdaki elde toplanır ve geometrik olarak hacmi artar.
Erdoğan o nedenle, o tabloyla kürsüye çıkar.
Sonuç olarak Türkiye sermaye sınıfının temsilcisidir. Onun çıkarlarını savunur ve anlatır.
İtiraz sözlerini de dikkate alayım. Soyutlama sevmeyen Ortaçağ liberalleri hemen birkaç şey söyleyebilir. “Ne yani her yerde böyle mi?”
Evet, her yerde böyle maalesef ruhum efendim. Kapitalizm evrensel ve standart bir sistemdir neredeyse.
En uslu kapitalist olarak Çin, sessiz sedasız ABD haritasına yayılmış durumda ve Donald Trump buna feryat figan ediyor herkesin gözleri önünde. Kendi ekonomik haritasından çıkarmak için Çin’e “ticaret savaşı” ilan ediyor bakılacak olursa.
Ben tarihten bulup çıkarmıyorum bu örneği. Herhangi bir haber bülteninden canlı olarak izlenebiliyor olan biten. O nedenle ampirik olmamakla suçlanmayayım lütfen. Sevgili taş kafalı liberaller. Bu kez kurtulamazsınız elimden. Hakikaten beyninizi çalıştırmaya bile gerek yok. Gözlerinizle görüyor, kulaklarınızla duyuyorsunuz her şeyi.
O Birleşmiş Milletler toplantısı var ya. O toplantıya katılmış ve kapitalizmde ilerlemiş her ülkelerin koltuğunun altında komşu ülkelere ve hatta bütün dünyaya yayılan bir tablo var.
Bizimkisi her zamanki aşırılığıyla sadece çıkarıp gösterdi. Bir de ballandıra ballandıra anlattı.
Suriye’nin toprak bütünlüğü için Suriye’nin topraklarına giriyoruz. Suriye bunu istiyor mu? Tabii ki hayır. Ama olsun bunun bir önemi yok. “Gelişmiş kapitalizm”de bunu komşu ülkeye soran da yok.
Rusya’nın haritası, imdat çağrısından yararlanarak Suriye’nin içinde.
İran’ın haritası Suriye’ye kayık.
ABD o haritaya rüzgâr hortumu olarak geldi girdi.
Görüldüğü üzere Salvador Dali’nin “Yumuşak Saatler” tablosu gibi, yamulan-bükülen kapitalist ülke haritaları had safhada yaygın.
Bunları Türkiye kapitalizmi ne iyi marifetler yapıyor diye anlatmadım elbette ki. Kapitalizmin ne mal olduğunu anlatmak için anlattım. Ve o tunçtan bir kanunla böyle işler. Ve hiçbir ülke bundan azade değildir.
Ülkemiz güzeldir ama yalnız değildir bu konuda. Biricik ve özgün değildir. Biz bize benzemeyiz. Diğer kapitalist ülkelere benzeriz. Onların yaptığı yanlış işleri yaparız.
Amerika da gittiği yere adalet götürmez aslında. Ne kadar öyle söylerse söylesin.
Biz de götürmeyiz.
(Haritanın değişmesiyle ilgili Kürt halkının nesnelliğini haftaya yazacağım.)