Davutoğlu AKP’den istifa ettiğini açıkladı.
Minik bir fitne oldu demek ki.
Yoksa hiç kendi kendilerine istifa ederler mi? Onların değerlerinde, onların yüksek medeniyetinde istifa etmek yoktur. “İstikşafi” olmak vardır. Yeterince istikşafi oyalanma yaptı kendisi. Hey gidinin efesi. Stratejisi gibi konuşması da “derin” görünsün diye Osmanlıca sözlüğün ta dibinden kelimeler bulma zamanları bitti artık.
Artık çok sade ve bilinen bir kelime geçerli işledi hayatında. İstifa ediverdi. Sanki bir bardağı alıp komodinin üzerine koyar gibi.
Kurum kurum kurulmaların Lale Devri sona erdi. Şimdi güya demokrasiden bahsediyor. “Kolektif yönetim”den bahsediyor.
Sanki miting alanlarında bombalar patlatılıp, insanlar katledilirken başbakan o değildi.

*

Bir de ıkına sıkına vaat ettikleri demokrasinin şekli “kolektif yönetim”. Türkçesi, tek kişi değil birkaç kişinin tepedeki yönetimi. Davutoğlu’nun bulunduğu yerde altı ay sonra onu da arama. Altı ay sonra kendisini İslam tarihinin en büyük alimi ilan eder. Kimseye “lo” dedirtmez.
Bu kadar keder, bu kadar gözyaşı ve bu kadar zulümden sonra ağızlarını açıp “kolektif yönetim”den bahsediyorlar hala.
“Kolektif yönetim” nedir yahu?
Parlamento gitmiş. Kürtlerin şehirlerinde belediye başkanının bulunması bile bölünme kabul edilip kayyım atanmış. İçişleri bakanı bu ülkenin en büyük kentinin belediye başkanına “seni pejmürde ederim” diyebiliyor.
Bu bizi kurtarmak için ne yapacakmış?
“Kolektif yönetim” yapacakmış.
Çıldırmamak elde değil.

*

Şu memleketin sağcılığı ne kötü bir sağcılıkmış arkadaş.
Sürekli bahsettikleri medeniyet nedir çok merak ediyorum. Bunların, İslamiyet’in başlangıç zamanlarındaki idari işleyişi bile görseler aşırı sol bulacaklarına eminim artık.
Conan diye bir çizgi roman var. Kendisi “ilk çağların yenilmez savaşçısı” diye geçiyor kayıtlarda. Davutoğlu’nu sağcılık seviyesini tatmin edebilecek dönem olarak Conan dönemini düşünüyorum. Yani ilk çağ. Orta çağ bile fazla serbest gelir ona. Yeterince “özgürlük güvenlik dengesi”ni orada bile kurmakta zorluk yaşar. Allahım etraftan o ne muhteşem tabirler öğrenmeler.
“Kolektif yönetim”e ve hatta herhangi bir yönetime bile gerek yok.
En iyisi, en iri yarı adam kimse hepimizi her gün dövsün.
Türkiye sağcılarının o hassas ruhu biraz huzur bulsun.

*

Kimse onlara demokrasi öğretmeye kalkışmasın.
Ne dediler? “Kolektif yönetim” dediler.
Daha ne istiyor Anadolu, Mezopotamya ve Trakya halkları. Yetmiyor mu?
Sen ne yap biliyor musun Davutoğlu? Git kur o gudubet partini. Al bir kısım oyu baba ocağından. Ondan sonra dans edelim senle. Gezi’nin o muhteşem sloganındaki gibi: “kaskını çıkar, copunu bırak”. Hele ondan sonra bir gel bakalım.
Bizden de korkma. Biz tığı teber şahı merdan karşındayız.
Bir değil on beş badem bıyıklı adam yönetimi de olsa biz vazgeçmeyiz elbette ki bu işten.
Bu ülkenin gerçek devrimci ve demokratları “söz, yetki, karar ve iktidar halka” diyor.
Yerinden yönetimden, geri çağırma hakkından bahsediyor.
Halk meclisleri kurma iradesini ortaya koyuyor.
Tek çözüm emek verenlerin yönetimi şiarıyla mücadele ediyor.
Duymamış olalım.
Sen o “kolektif yönetimi”ni al başına çal.