Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun son raporuna göre Türkiye’de 2019 Ağustos ayında en az 51 kadın erkek şiddeti ile öldürüldü. Tam da toplumun kadın cinayetleri konusunda harekete geçtiği, tepki verdiği bu dönemde son yıllardaki en yüksek oranı kaydetmemiz acı bir tesadüf...

Ama bundan daha vahim olanı, Platform raporunu 49 kadın öldürüldü diye açıkladığı saatlerde, basına yansımamış ve kadın cinayeti yaşanmış ailelerin platforma ulaşması ve “bizim de kızımız öldürüldü” demesiydi.

Platform her ay; tarafına ulaşan ailelerden ve basından elde ettiği verileri derleyip yayınlıyor, bu oranın daha fazla olabileceğini belirtiyor. Raporla birlikte ailelerin harekete geçip rapora katkıda bulunması da bir ilkti. Ne kadar acı bir katkı olsa da bu durum halkımızın bu şiddet bitsin diye elinden geleni yapmasına bir başka örnektir. Nihayetinde halk devletin görevi olan raporların oluşturulmasını bile birlikte yapar hale gelmiş durumda. Tıpkı bu hafta karısını öldürmeye giden oğlunu ihbar edip yakalatan annenin tavrı gibi örnek bir olaydı bu… Ne kadar acı ama o acının bitmesinde de ne kadar önemli örnekler bunlar; evladının bir erkek tarafından öldürüldüğünü kaydettirmek; erkek evladının kadın katili olmasını, bir kadının öldürülmesini durdurmaya çalışmak...

Bağrına taş basıp bunları yapan bir halk, kadın cinayetlerine çözüm istiyor, daha ne yapsın?

Maalesef ki erkek şiddeti gibi önlenebilir bir nedenle yaşanan ölüm oranı gerçekte daha da yüksek ve bir an önce çözüm için adım atılması gerekiyor. Kadın cinayetlerinin son dönemde bu kadar artmasının nedeni de son dönemde gözle görülür biçimde bu çözüm yoluna saldırılmasıdır.

Neden artıyor sorusunun yanıtı çözümdedir: İstanbul Sözleşmesi’nin bir an önce bir ülke politikası haline gelmesi gerekiyor.

Sözleşmenin gereklerini bakın halk yerine getiriyor; rapor tutuyor, önleyici tavır alıyor. Oysa bütün bunları devlet yapmakla yükümlü.

*

Ne iyi ki artık toplum, sözleşmeyi de uygulanmayan yasaları da iyice öğrenmiş durumda ve #susamam diyor. Haklarımızı bize asla unutturamayacaklar. Ama biz bir kez daha yeniden sayalım: Şiddet karşısında asla yalnız değiliz, yanımızda birçok kurum, kuruluş ve kadınlar var. Hak arama yollarına başvurabiliriz. Hemen başvuru gücünü bulamayabiliriz ancak haklarımızın neler olduğunu, nasıl kullanacağımızı, nerelere başvurabileceğimizi bilmek ve mutlaka bir güvenlik planı yapmak çok önemlidir.

1. Yanımızda çok sayıda kurum, kuruluş ve kadınlar var

6284 Sayılı Koruma Kanunu ile size en yakın, en kolay ulaşabileceğiniz kurumdan koruma talebinde bulunabiliriz. Bu kurumlar; polis merkezleri, jandarma karakolları, aile mahkemeleri, sağlık kuruluşları, cumhuriyet savcılığı, şiddet önleme ve izleme merkezleri (ŞÖNİM), Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlükleri, belediyelerin kadın danışma merkezleri, baroların adli yardım büroları ve Kadın Meclisleri, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olabilir. Başvuru yapamaz halde iseniz acil çağrı merkezlerini arayabilirsiniz: Polis imdat - 155, Jandarma - 156, Ambulans - 112, Alo 183 (Aile ve SÇB), barolar ve Kadın Meclisleri - 0505 004 11 98 başvuru hatları olabilir. Hangi kuruma başvuru yapmış olursanız olun, Kadın Meclisleri ve Platform ile mutlaka irtibat kurarak süreci birlikte takip etmeniz, daha hızlı ve etkin sonuç almanızı sağlayacaktır.

2. Yanımızda 6284 Sayılı Koruma Kanunu var

6284 sayılı kanunda çok çeşitli ve etkin korunma tedbirleri var; ihtiyacımıza uygun tedbir kararı alma hakkımız var: Şiddet uygulayan kişiden korunmak amacıyla yakın koruma talep etmek, sığınma evinde kalmak, adres, işyeri gerektiğinde kimlik bilgileri değişimi, mali durumunuz yeterli değilse meslek edindirme kursları ve istihdam edilmenizin sağlanması, gerektiğinde çocuklarımız için kreş desteği sağlanması, tedbir nafakası talep etmek, geçici maddi yardım talep etmek, geçici velayet talep etmek, geçici genel sağlık sigortasına başvurmak, müşterek konuta şerh koydurtmak haklarımız var. Şiddet uygulayan kişiye dönük tedbirler de aldırabiliriz; evden uzaklaştırmak, iletişim araçlarıyla rahatsız etmesini engellemek, evinize, işinize veya diğer adreslerinize yaklaşmasını engellemek, kişisel bilgilerinizi gizletmek, şiddet uygulayıcının silahına el koydurtmak hakkımız var. Şiddet uygulayanın bu tedbirleri ihlal ettiği durumda ise zorlama hapsi uygulanması, zarar veremeyecek durumda kalması gerekir. 6284 uyarınca şiddet uygulayanın sağlık kuruluşlarında rehabilitasyonun sağlanması tedbiri de vardır.

3. Yanımızda anayasa var, İstanbul Sözleşmesi var

6284 yasası dışında daha geniş önlemler tanımlayan ve anayasal hakkımız olan İstanbul Sözleşmesi’nin şartlarının uygulanmasını talep edebiliriz. Kadınların kendi ülke sınırlarında şiddetten korunamadığı durumda, gerektiğinde imzacı ülkeler arasında mültecilik hakkı tanınması bunlardan biridir. Sözleşme ayrıca şiddet öncesi ve sonrası yapılması gerekenlerle ilgili tüm yönleriyle tedbirler içerir.

• Şiddeti önleme adımları
• Şiddetten korunma adımları
• Etkin kovuşturma ve cezalandırma adımları
• Kadınları geleceğe dönük güçlendirme adımları

4. Yanımızda ceza kanunundan, medeni kanuna birçok yasa var; hukuk var

Şiddet nedeniyle zarar görmüş, Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan bir suç ile karşılaştığımızda şikayetçi olma hakkımız var. Kolluk kuvvetleri ya da doğrudan savcılığa başvuruda bulunabiliriz; savcılık delil toplama, ifadeleri tamamlama etkin kovuşturma yürütmek zorundadır. Eğer dava açılması için yeterli sebep görülmez ise itiraz hakkımız var; 15 gün içinde Sulh Ceza Mahkemesi’ne itiraz etmemiz gerekir. Şiddetten kurtulmak için boşanmak istediğimizde dava sürecinde nafaka, velayet, mal paylaşımı gibi haklarımızı kullanmak için ya da boşanmak istemeyip ayrı yaşamak istediğimizde de geçerli olan medeni kanundaki haklarımız için baroların “adli yardım birimlerine” başvurup avukat desteği alabiliriz.

5. Yanımızda kendi aklımız, dikkatimiz, geleceğimiz, kadın dayanışması ve insanlık onuru var

Haklarımızı ararken mutlaka bilmemiz gereken hayat kurtaran önlemler var. Farklı kadınların şiddet deneyimlerinden ve kadın mücadelesinden süzülerek kazanılmış bu önlemlere dikkat etmemiz, bazı durumlarda hayat kurtarıcıdır:

• Ağır şiddet ve tehdit kaynaklı ayrılıklarda / boşanma süreçlerinde ayrılık sürecini fiziki temas olmadan -gerektiğinde haberleşmeyi avukat ya da bir yakınımız aracılığıyla- yürütmek çok önemlidir. “Son görüşme” diye adlandırılan fiziki görüşmeler kadınlar için çok tehlikeli olabilmektedir.

• Şiddete maruz kalan ya da kalma ihtimali olan çocuklar ya da başka kişiler varsa koruma tedbirinin onları da içerecek şekilde çıkarılması önemlidir. Örneğin uzaklaştırma kararlarının çocuğu da içermesi, örneklerini yaşadığımız zarar veren babalardan onları koruyacaktır.

• Şiddet gördüğümüzde darp izlerinin veya ruhsal etkilerin raporlanması çok önemlidir. Sağlık kuruluşlarına başvurabilir, hekime yaşadıklarımızı anlatarak darp raporu alabiliriz. Sağlık çalışanlarının 6284 ve TCK’ya göre şiddeti önleme yükümlülüğü vardır, yanımızda olmaları gerekir. Eğer kendimizi hastaneye gitmeye hazır hissetmiyorsak darp izlerini kaybolmadan fotoğraflayıp belgelememiz, kanıt oluşturacağından önemlidir.

• Benzer biçimde şiddet uygulayan hakkında tedbir kararı alınıp bunu ihlal ettiğinde durumun belgelenmesi, konuşma kayıtlarının mesajların silinmemesi, karakola giderek yazılı tutanak tutulması önemlidir. Zorlama hapsi ve dava için kanıt sağlayacak ve bizim daha etkin korunmamızı sağlayacak hiçbir delil yok edilmemeli, korunmalıdır.

• Şiddetten kurtulacağımız bir hayatın güvencesi 6284 ve İstanbul Sözleşmesi’dir. Ancak hiç kuşkusuz haklarımızı aramak, zorlu bir süreçtir, mücadele gerektirir. Gücümüzü hemen toparlayamadığımızda da birgün gerektiğinde ne yapacağımızı bilmeli, mutlaka bir planımız olmalı. Karar verdiğimizde, kimi nereyi arayacağımızı, evden ayrılacağımızda yanımızda bulunması gerekenleri bilmemiz önemli. İçinde kimlik, belli miktarda para, sağlık belgeleri varsa bizim ve çocukların diğer resmi belgeleri, anahtarlarımız ve benzeri gerekli eşyalarımızın olduğu bir çanta, tıpkı afet planı gibi hayat kurtarır.

Ve asla unutmamız gereken şudur;
O çantanın içinde en önemlisi geleceğimiz var, kendi hayatımız var.
Ve asla yalnız değiliz.
Yanımızda #Susamam diyen milyonlar var, dünyanın bütün halkları var.