Suriye ve Rusya askeri güçleri İdlib’e girip ilerlemeye başlayınca Erdoğan acilen Putin’le görüşmeye gidiyor. Ne yapacak? Durumu anlatacak.

Hani devlet ciddiyeti diyorlar ya, keşke biraz olsa.

Putin sanki Suriye’de olanı biteni bilmiyor. Bizimkiler gidip aydınlatacak. Putin’de bir “algı yaratılmış” olabilir, onu düzeltecekler. İdlib’in “sosyolojisi” de anlatılabilir. Ne de olsa CeHaPe zihniyeti o sosyolojiyi bozmaya çalıştı hep. Kimse “toplum mühendisliği” yapmaya kalkışmasın.

Bunlar AKP’lilerin konuşmaya başladıklarında papağan gibi söylemeye başladıkları sözler.

Hani bizim kültürde tespih çekmek diye bir meşgale var. Aynı parlak yuvarlakları tek tek parmaklarının arasına geçirip, ilerletiyorsun. Hepsi birbirinin aynı. Hepsi aynı ip üzerinde sıralanıyor. İşte AKP, hayatı ve uluslararası siyaseti böyle zannediyor. Hep tespih çeker gibi konuşacaklar. Yalan taneleri aynı fasit dairede dolaşıp duracak. Dünya böyle devam edip gidecek.

Konuşulacak bir şey kalmadı.
Diğer devlet yöneticileriyle sohbet, ikna, iletişim diye bir boyut yok.
Sorun bir iletişim sorunu değil. Kimse hiçbir şeyi yanlış algılamadı, yanlış anlamadı.
Tespihin ipi koptu. Taneler döküldü, yerlere saçıldı.

Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü yok edilmek istenirken rejim buna karşı mücadele ediyor. Bu gayet normal. Ülkenin bir köşesinde kan dökücü çeteler yer edinmişse mevcut hükümet ilk yakaladığı fırsatta onları oradan çıkaracaktır. Bu doğanın kanunu gibi birşey. İdlib Suriye’nin bir eyaleti, bizim değil. Bir bölgeye “gözlem noktası” kondurduğumuzda orası bizim oluvermez.

Varsayım neydi?

Hem ABD’yi hem Rusya’yı idare edebilirim. Güvenli bölgeyi ABD’yle anlaşıp, İdlib’i de Rusya’yla anlaşıp elimde tutacağım. İyi de ABD ve Rusya anlaşamıyor ki. Bunlar dünya çapında birbirine rakip iki kampın temsilcisi. Güvenli bölge oluyor dediğinizde, İdlib elinizden uçup giderdi. Öyle oluyor. Sözüm ona mağdur muhalifler sınır kapılarına dayandı. Erdoğan’ın posterini yakıp, aleyhte slogan atıyorlar. Bütün bunları gerçekleşirken Rusya sadece çok yavaş hareket etti ama yapacaklarının hepsini yaptı.

Hani Mazhar Fuat Özkan’ın şarkısı var “niyet neydi akıbet ne oldu bak” diye. Durum o.

Şimdi İdlib’den kaçan katil çetelere çok dikkat etmeliyiz. Mevcut hükümetin hayali hep ellerinin altında tutabilecekleri sert bir güçtü. AKP bu çetelerden Suriye’de yararlanamadıysak, memleket sathında yaralanırız diye düşünmeye kalkışmamalı asla. Bu felaket diğer felaketlere benzemez.

İdlib’de katil çeteler dışında orada yaşayan nüfusun konumunu düzenleyecek irade, aynı zamanda o halkın egemeni olan Suriye hükümetidir.

Gelinen aşamada Erdoğan yeniden bir tespih düzmeye meylediyor.

F-35 uçağı vermezseniz biz de SU-57 alırız Rusya’dan teranesine başladılar. S-400 işe yaramadı ama yine akıllanmadılar. Küçük rüşvetlerle her şeyi halledebiliriz sanıyorlar.

Uçak işi, hava savunma sistemine benzemez fakat. Tam tamına bir kulvar değişikliği anlamına gelir. Uçaklar uzun vadeli, çok kapsamlı kullanım bilgisi olan ve her an aktif sistemlerdir. Füze gibi alıp evin bir köşesine koyamazsınız.

Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü toplantısında, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu şöyle diyor:

“Şimdi daha fazlasına ihtiyacımız var. Eğer, ABD'den Patriotları alma imkânımız olursa ki hala Kongre nedeniyle veya başka sebeplerle garanti veremiyorlar, bunları alacağız. S-400'lerden daha pahalı olsa da S-400'lerin kalitesi daha yüksek olsa da Patriotları alacağız.”

Bölgesel yayılmacılık politikası hem bu topraklara hem de Ortadoğu halklarına büyük bir yıkım getiriyor.
Eğer barış hedeflenirse ve Osmanlı olma hevesleri bırakılırsa, bizim o uçaklara da ikinci bir füze sistemine de ihtiyacımız yok.
Kaynaklar işsizlik, pahalılık ve yoksulluk meselelerinin çözümüne ayrılsın artık.
Bu ülkenin yoksul ve namuslu halkına S-400 macerası yeter.
Müzik bitti, dans da bitti.