CHP ve onun kuracağı ittifaklar işçi sınıfının derdine derman olmayacak. Muhalifler ve sol bu gerçeğe göre hareket etmeye başlamalı.

Kabul edilen 11. Birinci Kalkınma Planı’nın 568. maddesinde şöyle yazıyor:
“Kıdem tazminatı reformu gerçekleştirilecektir.”

Koca mecliste hiç kimse buna değinmedi. Leblebiyle bile kürsülere çıkanlar kürsüye çıkmadı.
Ne olacak ki? Alt tarafı emekçinin çok çalışıp kavuşabileceği son birkaç kuruşu yine fonlara devredilerek buhar edilmek isteniyor.

*

Kutuplaşma kaça ayrılır? Yoksa o da tek devlet, tek millet vesaire gibi tek midir?

Evet inanç farklılıkları ya da etnik kimlik konularında kutuplaşmak hiç doğru değildir. Ancak kıdem tazminatı hakkı yok edilmek istenen emekçilerle, bunu yapmaya çalışan hükümet ve patron kuruluşları nasıl güzel anlaşacaklar. Nasıl aynı kutupta buluşacaklar?
Sadece bu kucaklaşma mümkün değil işte.

Kıdem tazminatı hakkı 30 günse 13 güne düşürülmek isteniyor.
Askere giderken işten ayrılma söz konusu olduğunda ve evlilik sonrasında tazminat alınabiliyordu. Şimdiki tek dalevere bu hakların gasp edilmesi yönünde.
Bu kara çalı ortadayken kimse kimseyi kucaklayamaz.

*

Hani Erdoğan ara sıra iş insanlarıyla bir araya geldiğinde hafiften sesleniyor ya “birer işçi alın işsizliği azaltın” diye. İşe alınmayı boş verelim, işten çıkarılmalar kolaylaşarak ve en yüksek seviyeye yükselecek.

Tazminat yok, birşey yok at emekçiyi işten olsun bitsin.
Bedeli var mı? Yok.
Caydırıcılık var mı? Yok.
Emekçiler inayetle, lütufla verilecek işi değil kıdem tazminatı hakkını korumak istiyor.

*

Kimle kucaklaşılağı ve hangi başlıklarda kucaklaşılacağı kritik.
CHP’ye emekçilerin sorunlarından bahsederseniz gidip TÜSİAD’la görüşür. Kürtlerin sorunlarından bahsederseniz de devletle.
İmamoğlu da hiç merak etmeyiniz, aynen öyledir.
CHP ya da İmamoğlu işin aslına bakarsanız, asıl kucaklaşmayı onlarla yaşar.
O nedenle köpürtülen hayallerin bir karşılığı yok.
CHP ve İmamoğlu sadece AKP’ye karşı iyidir. O sorunu belki çözebilir. Ama geri kalan sorunlar aynen kalır.

*

AKP’yle uğraşıyorum diyerek işçi sınıfının birinci dereceden konularına uzak kalamayız.
İşçi sınıfının programına ve davasına bağlı yürümenin yolu ayrıdır. O arada kaynatılmaya gelmez.
Kıdem tazminatına dokunma diyoruz ama asıl kıdem tazminatına dokunmayı aklından bile geçirme diyoruz.
Bu daha başlangıç diye söylüyoruz ama bir türlü başlayamıyoruz işçi sınıfının davasına.
O dava başlayamıyor çünkü hep bir bahane bulunuyor.
Hayır, bitti artık.
Başlangıcı olacak o kavganın ve sürecek.
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.