Sıklıkla “şöyle gitmezler, böyle gitmezler” diye yazmak, konuşmak doğru değil. Durumu bu şekilde ele alma tarzı bir moral bozukluğunun eseri ve paradoksal olarak moral bozukluğunu artırıyor. Türkiye’deki mevcut muhalefetin “seçimlerle olmuyorsa hazır kıtalar harekete geçsin” diyecek bir özelliği bulunmuyor. Kolayca seçeceği böyle bir alternatif varmış gibi söylenip durmak herhangi bir sonuç yaratmaz.

Ülkemizdeki muhalefetin sosyolojik-siyasal gerçekliği bu değil. Örneğin genç kuşaklara politik olmayı, örgütlü olmayı hiç öğütlüyor muyuz? Muhalif insanlar politik ve örgütlü olmaya eğimli mi? Bu sorulara gönül ferahlığıyla olumlu yanıt veremiyorsak seçimler dışındaki alternatif muhalefet etme biçimlerini üretmek hayaldir. Gezi Direnişi dahi bu sonucu yaratamamış durumda.

O nedenle muhalefet edebilmenin en küçük imkânlarını bile kullanmak zorundayız. Burnu büyüklük yapacak bir halimiz yok.

*

CHP ıslak imzalı tutanaklardan oluşan kümülatif bir sonucu ilk kez bu seçimde göğsünü gere gere söyleyebildi. Daha önce o bile yoktu. O düzeyde bir örgütlülüğe bile yönelmediği için her seçimde kaybediyor olma senaryosunu yaşadı.

Örgütlü oldu, politik oldu, oyları saydı ve bir başarıyı yakaladı. Türkiye’deki bütün oyları saymak ve sonuç söylemek çok zordu ama tek bir şehirde bu görece mümkündü. Bu yoldan gidilerek İstanbul’da iş sıkı tutulabildi. Bu CHP için, muhalefet için bir aşamadır. Bu aşamalar teker teker yaşanıyor, deneyimleniyor. Başka çare bulunamıyor çünkü. CHP öyle ya da böyle bu sistemi gerçekleştirmiş oldu. HDP cenahına bakarsak bu alanda kuvvetli bir girişim dahi yok. Oysaki örgütlülük bilinci ve politik olma düzeyi açısından bu ondan rahatlıkla beklenebilir.

Oy sayımını kontrol edecek bir organizasyon dahi daha yeni oluşuyorken bütün bunları gereksiz kılabilecek bir kısa devre çözüm hiç de öyle kolay değil.

*

Huzursuzluk varsa seçim bir daha yapılsın, diyor AKP-MHP bloğu.

Bu durumu tam olarak önümüze sürebilirler. Devlet bürokrasisine sırtını yaslayabilen AKP bunu yapabilir. Pazarlık konusu bu. Mevcut koşulların devam ettiği tabloda seçimi bir kez daha yapmak iktidardakileri kazançlı çıkarmaz. Devlet bürokrasisinden istenen, 7 Haziran - 1 Kasım gibi bir atmosfer yaratmak olacak. Bu muhtemelen Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bölgelere yönelik operasyonlar demek. Bu operasyonların yapılabilmesi için Rusya ile anlaşmaya varılmalı. Rusya ile anlaşmak için de S-400 sistemini paşa paşa satın almak kaçınılmaz.

Bizim İstanbul seçimlerinin ucu S-400’e dayanıyor hâsılı kelam.

Konu bu kadar dallı budaklı mı? Evet öyle. AKP, Avrasyacı devlet bürokrasisiyle bunları ele alıyor.

Tamam böyle olsun dense, ABD ile yaşanacak dağ gibi sorunlar az ötede bekliyor. NATO’yla durum ne olacak? En üst düzeyde ihtiyaç duyulana borçlanma nasıl sağlanacak? Borçlanma devam ettirilemezse ekonomik kriz nereye varacak?

İşte oylar o nedenle son derece yavaş sayılmaya çalışılıyor. Bu süre zarfında pazarlık ayrıntılı olarak yürüyor. Asıl konu belediyelerdeki sorun yaratacak yolsuzluk belgeleri değil bu.

*

AKP “yok böyle olmasın S-400 güvenlik sistemini almayalım” derse her şey yoluna girmiyor. Başka bir sorunlar labirenti başlıyor. İlk olarak devlet bürokrasisiyle ayrı düşüyor AKP. Bürokrasi için yönelimin tam olarak tayin edilmesinin sembolü S-400’ün alınması. Bu olmuyorsa AKP ile bürokrasi arasında uzlaşma da yok. Hatta o konumlanış büyük bir sürtüşmenin başlangıcı demek.

AKP bu manzarayı istemez ama seçenekler bunlar. Ya Rusya’ya ya da ABD’ye doğru adım atmak. Ya harro ya marro.

Paketler şöyle; Rusya, S-400, bürokrasiyle uzlaşma, İstanbul seçiminin tekrarlanması, şiddetlenen ekonomik kriz. Bu değilse; ABD, Patriot, bürokrasiyle çelişki, seçim sonucunun kabulü ve borç para bularak krizi ötelemeye çalışmak.

Tercihinize göre hemen hemen bütün paketi almış oluyorsunuz.