Siyaset her seferinde yeniden yapılan bir unvan maçıdır. Eski unvanlarınıza dayanarak maç kazanamazsınız. Bir önceki yıl şampiyon olmanız dahi bu yıl olacakları belirlemez. Her yıl kendine göre sorular ve cevaplarla doludur. Her yılın kendine göre bir yapılacaklar listesi vardır.

Maça bile çıkmamak şeklinde siyaset olmaz.

Kendini saklayarak olmaz.

Rakibe sarılarak olmaz.

Maça çıkmıyor olmanın daha kötüsü nedir? Takımın kalmaması ya da dağıtılmasıdır. Bu artık davranıştaki alışkanlıkların bünyeyi belirlemeye başlamış olmasıdır.

*

Emekçi Hareket Partisi bütün hayhuyun arasında denememiz gereken bir ihtimali denedi. Çalışmıyor denilen bir aleti denedi ve aletin motor sesi duyuldu. Ayarı böyle olursa, elektrik verilirse ve düğmesine basılırsa motor çalışıyor. Ve biz motorları maviliklere sürecebileceğimizi anladık.

Parti ilerici insanların çoğunlukta olduğu ilçelerden değil emekçilerin yoğun olduğu ilçelerden daha çok oy aldı. Olağan seyrinde solcu örgütlere üniversiteli öğrenciler katılım gösterir. Onlar aktiftir örgütte, onlar ayakta tutar. İlk kez tam olarak emek verenlere seslendik ve emekçilerin yoğun olduğu ilçelerden karşılık gördük.

Demek ki alet çalışıyor.

Kuş ölür sen uçuşu hatırla. Uçuşu hatırladık.

*

İranlı yönetmen Abbas Kiarostami’nin, Zeytinlikler Altında diye bir filmi var. Filmde açık arazide yürüyen bir genç kadının arkasından giderek ona duygularını anlatmaya çalışan bir genç çocuk var. Kadın çok uzun bir yol yürüyor delikanlı da hep arkasında. Sürekli anlatıyor. Genç kadın tamamen umursamaz gibi gözüküyor. Bir zeytin bahçesinin bulutsu varlığının içinden geçiyorlar. Bir tepeyi birlikte tırmanıyorlar. Kamera tepede sabit kalıyor. Onları artık uzaktan izliyoruz. Ekili tarlaların olduğu geniş bir düzlüğe geliyorlar. Kadın dikkatle tarlaların kenarından, tam çizgisinden yürüyor. Uzakta küçük iki nokta var artık. İki noktanın hikâyesini izliyoruz.

Öndeki nokta bir an ilk kez duruyor. Biraz arkasındaki ikinci nokta da hemen duruyor. Kısa bir zaman geçiyor. Birden arkadaki nokta geriye doğru koşmaya başlıyor. Ama bu kez tarlaları ortasından yararak. Kah o yana kah bu yana giderek. Kenar çizgilerine hiç uymayarak.

Seçimlerden hemen sonra biz de o arkadaki çocuk gibiyiz.

İşçi sınıfı ilk kez anlattığımız duygu ve düşüncelere karşılık verdi. Ona politik programımızı anlattık yorulmadan. Fısıldayarak ya da ima ederek değil. Tüm dünyaya haykırarak.

Ve sonunda o da bize “bunlar güzel” dedi.

*

“Genç Karl Marks” filminde Marks gazeteci arkadaşlarıyla kavga ederken onlara dönüp “iğnelerle savaşmaktan sıkıldım, artık bir balyoz istiyorum” der.

Bizim ülke solunun çok sevdiği ve çok kullandığı bir tabir var: “iğneyle kuyu kazmak”. Ne var ki dikkat edilirse Marks bunu olumsuz manada söylüyor. İğnelerle savaşmak, iğneyle kuyu kazmak yerine “bir balyoz istiyorum” diyor.

Nihayetinde bizimkiler iğne istiyor bir mücadele aracı olarak, Karl Marks ise balyoz. Allah herkesin gönlüne göre versin ama haklı ve mantıklı olan Marks herhalde.

İşte şu son yerel yönetim seçimlerinde EHP’nin kendi özgücüne dayanarak, çıkıp bir politik program ileri sürmesi balyoz olmasa bile en azından bir çekiç kullanmaktı.

Nasıl mı çekiç oldu? Şöyle oldu.

Çekingen ve huzurlu bir şekilde kendi sokağına takılıp kalmadı. İstanbul’un bütün meydanlarına, ana arterlerine döküldü. Ana caddeye avaz avaz bağırdı. İşçi sınıfının iktidarı içeriğiyle bağırdı.

Bu sadece sosyal ilişki kurduğu kişilerin kulağına “ben iyi bir insanım” diye fısıldamak değildir. O iğnedir. Çekiç olan ise, “İstanbul emek verenlerindir” diyerek bütün İstanbul’a, bütün emekçi semtlerine seslenmektir.

Çekiç, sosyal ilişki tarzını bırakıp, siyasal olana yönelmektir. Çekiç, işçi sınıfının politik programı ve o politik programla sahneye çıkabilme cesaretidir. Çekiç, yazılanları uygulayabilecek devrimci partinin varlığıdır.

Bunu Emekçi Hareket Partisi yapabildiği için, Marks’ın balyoz isteğinin izinden gitmiş oldu ve işçi sınıfında sesinin yankısını buldu.

O nedenle emekçi semtleri ağırlıklı olmak üzere anlamlı bir oy aldı.

Hikâyenin sonunda ve çok önem vermiş olarak şunu söylemek isterim.

Bizimle çok yakın perspektifleri olan devrimci yoldaşlarımız da, partimizin adayı Özge Akman’ı desteklediklerini ilan ederek bize moral kattılar. Kolektif olarak oy verip partinin oyunu yükselttiler.

Hepsi birer cihan parçasıdır.

Dayanışmalarından ötürü hepsine teşekkür ediyorum.