31 Mart günü bizim yerel seçim için oy kullandığımız saatlerde, dünyanın başka coğrafyalarından genel seçim haberleri de aldık. Örneğin Slovakya’da cumhurbaşkanı olarak ilk defa bir kadın seçildi. Ülke rejiminde cumhurbaşkanlığı sembolik olsa da Zuzana Çaputova’nın seçilmesi  önemliydi. Kadın olmasından öte, yolsuzlukla mücadele etmesi, ekolojist mücadeleden gelmesi ve ülkesinde mafya suikasti ile öldürülen gazetecilere siyasi olarak sahip çıkması ona seçimi kazandırdı. Bu bakımdan habere iç geçirerek bakarken “seçim yapılan her yerelde aday olmuşçasına sembolik olmayan” bir cumhurbaşkanının yönettiği ülkemizde, bizim ilk sonuçlar gelmeye başladı.

Giresun Eynesil halkının, ilçelerindeki adaletsizliği mahkum eden seçim yapmaları, hepimizin yüreğine su serpen ilk iyi haber oldu. Adaletsizlik düzeyi öyle böyle değil, tipik bir yolsuzluk filan da değil,  “şüpheli çocuk ölümü” olan Rabia Naz Vatan’ın ölümünün belediye başkanının adının karıştığı karanlık ilişkilerle kapatılmaya çalışılmasıydı ki halk bunu reddetti, insanlık onuru kazandı.

Rabia Naz olanca güzelliğiyle, ülkedeki vahim gidişatın sembolü gibiydi. Seçim sonuçlarında da bir toplumsal çöküşe direnmenin, gidişatı tersine çevirmenin sembolü olabilir.

Ama bunun için babası Şaban Vatan’ın da boyun eğip biat eden şark toplumu insanı olmak yerine, hakkını arayan modern bir yurttaş oluşu kazanmalı, bu süreç tamamına ermelidir. Halen 11 yaşında bir kız çocuğunun ölümünün “intihar” gibi akla gelmeyecek biçimde kapatılmaya, hakkını arayan babanın da hastaneye kapatılmaya çalışıldığı bir ortamdayız. Yani, gerçeğin ortaya çıkması ve adaletin sağlanması için elimizden gelen her şeyi yapmak zamanındayız.

Eynesil halkı üstüne düşeni yaptı,  aile günlerdir yapıyor, daha ne yapsınlar? Artık tüm Türkiye halkının onların yanında olması ve kadınların, Kadın Meclisleri’nin Türkiye çapında düzenleyecekleri eylemlere katılması, tüm halkın da destek vermesi zamanındayız.   

*

Öte yandan bir demokrasi ayıbı olarak bir türlü seçimleri geride bıraktık diyemiyoruz, sayımlar bitemiyor… Ama ne olursa olsun, kesinleşmiş iyi haberler, umut veren sonuçlar var. İktidarın büyükşehirlerde, Karadeniz’de, doğaya nerede saldırı varsa orada, kayyım atanan yerlerde ve başka bazı bölgelerde güç kaybetmesi genel olarak iyi işaretler. Özel olarak da mesela mobbinge uğrayan kadın çalışanın aynı yere “başkan” olarak dönmesi, ataması yapılmayan kadın öğretmenin muhtar seçilmesi gibi “Eynesil adaletine” benzer örnek olaylar oldu.

Bir toplumun adalet arayışının ve kendisine dayatılan çöküşe direnişinin sembolü olarak umut veren örnekler bunlar.  Ancak daha önemlisi toplumun ekonominin gidişatına beklenen de erken verdiği yanıt, halkın rasyonellerinin sağlamlığını da gösterdi.

Ataması yapılmayan öğretmen örnek bir olay: Öğretmen olmak için eğitim almış, emek vermiş genç insan, iş aramaktan ümidini kesince onu “işgücünden bile saymayan” devlete, muhtar seçilerek atandı işte. Kadın olması da kadınların siyasi temsilinde çok geride geldiğimiz bu seçimde başka bir sevinç yarattı. Bununla beraber; ataması yapılmayan tüm öğretmenler ile, iş aramaktan ümidini kesmişler ile, iş gücünden sayılmayan 11 milyon kadın ile, işsizlik oranları giderek yükselen gençler ile, emeklilik hakkı gasp edilenler ile, geçim derdi yaşayan milyonlar ile, işsizliğe ve krize karşı mücadele esas işimiz olarak önümüzde duruyor.

Benzer biçimde kadınlar için de önümüzde öldürülmediğimiz, yönetebildiğimiz, çalışabildiğimiz, her yerinde güvenle dolaştığımız şehirleri kazanma mücadelesi var. Yerel yönetimlerde kadın temsiliyet oranında %20 olan dünya ortalamasının çok gerisindeyiz. Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER) çok iyi bir şey yaptı, hızla son oranları yayınladı ve Türkiye’de kadınların yerel yönetimlerdeki oranının %2, evet yanlış okumadınız; yazıyla yüzde iki olduğunu gördük.

Bu ayıp, kadınların önünü açanların, elindeki az imkan ile bağımsız kadın adaylar için çalışan siyasetlerin değildir. Manisa’da aylar öncesinden Kadın Meclisleri ile örgütlü biçimde coşkuyla yola çıkmış, başka kadınlara da cesaret vermiş kadın muhtar adaylarının değildir. Bu ayıp birbirlerinden aldıkları kuvvet ile Türkiye’nin dört bir yanında bütün engellere rağmen kendini ortaya koyan kadın adayların hiç değildir. Bu ayıp, kadınları görmezden gelme suçuna karışan siyasetlerindir.

Kadınlar yılmadı, her şeye rağmen bir yolun buldu;  bu sefer varlıklarını muhtarlıklarda gösterdiler. Bir çok mahalle ilk kez kadın muhtar görecek ve mutlaka bunun iyi sonuçları olacak. Örneğin silahlı şiddet dahil olmak üzere seçim çatışmalarının en çok görüldüğü yerler olan muhtarlıklarda, kadınların seçildiği yerlerde bu şiddet olamadı, bu bile ilk iyi kazanımlardan sayılabilir.

Fakat yetmez. %2 ile %50 arasındaki çok farkı kapatmaya, kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizliği yok etmeye, en az yarısını yönettiğimiz şehirleri yaratana kadar mücadeleye devam…

Seçim döneminde ellerinde olmayan imkanlarla başarılar da sağlayan kadınlar, eminim Rabia Naz’a adaleti de kentlerin ve kırların, tüm bu ülkenin yönetiminde olmayı da sağlayacaktır.