Bir karikatür var.

Gariban bir memleket insanı Erdoğan’ın karşısında el pençe divan dururken “açım” diyor.

Cevap, “sen Türkiye’sin büyük düşün”. Adamcağız bunun üzerine “çok açım” diyor.

Erdoğan herkese şiddetle “büyük düşünme” tavsiye ederken gayrisafi yurt içi hasıla (GYİH) 2018 yılının dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %3 küçüldü.

Aleme “büyük düşünme” nizamatı vereceğine önce sen yönettiğin ülkeyi büyüt. Ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasını büyüt. Küçülmesine sebep olma. Ülke %3 küçülürken vatandaşın “büyük düşünmesi” nasıl beklenebilir.

Elbette ki AKP zihniyeti için gerçeğin, gerçeklere yaslanıyor olmanın hiçbir değeri yok. Önemli olan öyle düşünüyor olmak, öyle olduğuna inanmak, öyle olduğunu sanmak, öyle olduğu algısına varmak. AKP döneminin en revaçta tabirlerinden biri herhalde “algı”dır. Türkiye sağına haksızlık etmiş olmayayım, solun da en sevdiği laflardan biri “görünür olmak”tır. Görünür olamayasıcalar. Onlar içinde gerçek var oluşun, asıl olanın bir önemi yoktur. Önemli olan bir şekilde görünür olmaktır. Boy göstermektir. Gösteriştir. Gerçek siyasal varlık ve eylem nedir ki onlar için de.

Sağa bir söz söylemeye çalışmanın bir esprisi yok. Onlar doğal olarak idealist felsefenin uygulayıcısıdırlar. Ya materyalist olanlara ya da olması gerekenlere ne demeli?

Erdoğan “eksi büyüme oldu” diyerek hala “algı” yaratabilmek için çırpınıyor.

Sorun maalesef %3 küçülmeyle kalmıyor. Pek dile getirilmeyen ama derinde yatan gerçekler var. 2018 yılının son çeyreğinde toplam sanayi %6,4, imalat sanayi ise %7,4 küçüldü. Yani Türkiye’nin sanayisi çöküyor. Büyümenin çöküşünün iki katından fazla bir hızla.

Bir reklam hazırlamışlar. “Hız kesmeden devam” lafını durmadan tekrarlıyor. Şu “algı” yaratma merakına bakınız. Yahu imalat sanayisi %7.4 küçülmüş ne hızı? Beyin üstü çakılıyoruz. Fren yerine gaza basma şaşkınlığına düşmüş durumdalar.

*

Peki, karikatürün başka haklı bir tarafı var mı?

Var. Adamcağız “büyük düşünmesi” telkin edildiğinde “çok açım” diyor. Çok aç mı? Evet çok aç.

Çünkü açıklanan %19,7 enflasyon rakamının çok ötesinde %29,3’lük bir gıda enflasyonu var. Bir ülkenin insanları, bol süt içmesi gereken çocukları için daha kötü ne olabilir. Sistemin pençesi vatandaşın yiyeceği bir lokma ekmekte. Gezmek değil, tozmak değil, lüks tüketim değil, gıda pahalı hale geliyor. Ekmeğimiz küçülüyor.

Halk daha nereye kadar geri çekilsin, neyi yemesin neyi içmesin? Halk çok büyük düşünemiyor, çünkü çok aç.

2018’in son çeyreğinde yani son üç ayında hanehalklarının nihai tüketim harcaması ne olmuş? Erdoğan’ın söylemiyle, algı yaratışıyla “eksi 8,9 büyüme” olmuş. Aslında ne olmuş, özünde ne olmuş, gerçekte ne olmuş? Hanehalkları harcama yapamamış, harcama yapacak maddi gücü kendinde bulamamış. Boğazından kısmış, çocuğuna harçlık verememiş, evinde üşümüş.

Yoksulluk çeken bir memleket insanı büyük düşünemez. Çocuğunun özendiği bir meyveyi alamadıysa ona takılıp kalır. Ülkenin hesaplanmış istatistiki sonuçları bize bunu gösteriyor.

İnsanlara doyduğu algılatılamaz.

Isındığı algılatılamaz.

İnsanların çocuklarının mutlu olduğu zannettirilemez.

İnsanlar belki bir zaman “zannettirilebilir” ama bu çok uzun sürmez.

Öyle mi değil mi? Çok umutsuzluğa düşmüş olanlara bir küçük iyi haber vereyim. Önceden AKP girdiği seçimleri bayağı rahat alır bir vaziyetteydi. Düşününüz AKP rejimi artık rakipleriyle adil, serbest bir seçime cesaret edemiyor. Son girdiği seçim süreçlerinin hepsi neredeyse “sopalı seçim” niteliğine yaklaşıyor. Koskoca sağ blok, efsane %70’lik sağ blok buhar olmuş durumda. Her seçime yüzde elliyle diğer yüzde ellinin mücadelesi olarak giriyoruz. Beka beka diye ağladıkları budur. Avantajlı günlerini kaybettiklerinin hüznüdür. Hafakanlar basmasıdır.

Bu işi baskıyla, sopayla çözemeyecekler.

Acı patlıcanı kırağı çalmaz. Biz ne baskılar gördük.

Yeniden sahneye çıkmaya çalışan Mehmet Ağar gibilerinin tam teşekküllü 90’larını gördük geçirdik.

Ölmedik sağız. Ölenlerin son mektubu kalbimizin üzerinde. Onlar sosyalizm idealinin bilimini ve cesaretini kelime kelime yazdılar. Onların güzel parmaklarından dökülmüş her kelimeye vefalıyız. Vefanın semt adı olmadığını göstereceğiz. Vefalı olabilmenin imkânı ve ihtimali var artık. O imkân ve ihtimal Emekçi Hareket Partisi’dir. Tîgi teber, şahı merdan karşılarındayız.

Kimsenin karnında açlığı, ayağında yalınlığı ve sırtında çıplaklığı kalmasın diye, ömrümüzden bir parça vermekse, vereceğiz hepsi bu.