TÜİK dün Türkiye’de son işsizlik verilerini açıkladı. Resmi kayıtlara göre son 1,5 yılın en yüksek oranını yaşıyoruz: Genç işsizlik %21,6 oranında, kadın işsizliği ise %15,3 oranında tespit edilmiş. Bu hali bile yeterince vahim ama daha önemli bir gerçek var: Bu oranlar gerçeği yansıtmıyor, özellikle kadın işsizliği konusunda ağır bir hak ihlalini gizliyor. Kadınların gasp edilen çalışma hakkına kavuşması için, bizden gizlenen gerçeği açığa çıkarmamız şart. Aslına bakarsanız Türkiyeli kadınların halen en büyük sorunu olan şiddet ile mücadele için de bu şart; çünkü şiddet milyonlarca kadının ekonomik olarak güçsüzleştirilip erkeğin parasına muhtaç hale getirildiği bir zeminde çok kolay gerçekleşiyor. Temelinde eşitsizlik olan şiddet ve diğer ana sorunlarımız iç içe geçen birbirini döndüren çarklar gibi birlikte işliyor, birbirinden besleniyor.

Gündemimizde kadın cinayetleri başta olmak üzere şiddetin değişen boyutları ister istemez öne geçiyor, evet. Önce öldürülmemek; sağ kalmak için mücadele etmek durumunda kalıyoruz. Yaşadığımız şiddetin nasıl öne çıkan bir toplumsal sorun olduğunu göstermeye her gün yaşadığımız somut olaylar yeter ama araştırmalara dayalı veriler de var: Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl tekrarladığı “Toplumsal Cinsiyet Algısı Araştırması” (1) kadınların yaşadığı en büyük sorunları:
— Şiddet
— İşsizlik
— Eğitimsizlik olarak bulguluyor.

Kadınların maruz bırakıldığı şiddetin ağır boyutu resmî verilerle de doğrulanıyor. Bölgelere göre değişen oranlarda olmakla birlikte ülkemizde kadınların en az üçte biri; yani toplam kadın nüfusunun %30-40 bandındaki oranı, hayatının bir döneminde fiziksel, cinsel, ekonomik ya da duygusal şiddet biçimlerinden birine maruz bırakılıyor(2).

Şiddetin Çözümü Kadınların Güçlenmesidir
Oysa çözüm mümkün; en güvenilir mücadele kılavuzu olan İstanbul Sözleşmesi bize bu yolu gösteriyor. Sözleşmenin her biri hayati önemde çok sayıda maddesi var; hiçbir konuyu belirsiz bırakmayıp somut yetkililere somut görevler vermesi önemli. Sözleşme şiddetin tarihsel ve çok katmanlı bir sorun olduğunu ve kökeninde başta ekonomik eşitsizliğimiz olmak üzere, eşitsizlik yattığının bilinciyle imzacı devletlere dört temelde net görevler veriyor:

1. Önleme: Önce şiddetin zor ortaya çıktığı bir toplum yaratın yani kadınlar için eşitliği sağlayın diyor. Burada ekonomik, siyasal, eğitim her alanda eşitliği kastediyor.
2. Koruma: Bir kadın şiddet tehdidi altında ise etkin biçimde onu koruyun.
3. Kovuşturma: Devlet koruma görevini yeterli yerine getirmedi ve bir kadın zarar gördüyse hiç değilse bu aşamadan sonra zararı tazmin edin, cezasız bırakmayın, onarıcı adaleti sağlayın diyor.
4. Son olarak ise bunları yapsanız da yetmez, kadınları geleceğe dönük güçlendirme politikanızı somut olarak gösterin diyor. Bu noktanın üzerinde duralım. Çünkü kadınların özellikle ekonomik olarak güçsüzleşmesi, hem diğer şiddet biçimlerinin devamını sağlıyor hem de kendisi ağır bir ekonomik şiddet biçimi. Bir zamanlar “kadın cinayeti” gerçeğini nasıl açığa çıkarmak gerekti ise, “kadın işsizliğinin gizlenen gerçek boyutunu” ortaya çıkarmak, gerçeğin üzerindeki perdeyi kaldırmak, şiddeti durdurmak için de gerekiyor.

Bilirsiniz eskiden “kadın cinayeti” adıyla anılmazdı. Gazetelerin üçüncü sayfalarında adı “Tutku cinayeti, aşk cinayeti” ya da herhangi bir adli olaydı.

Kadınların sırf cinsiyetleri nedeniyle öldürülebildiğini ve bu olgunun adının “kadın cinayeti” olduğunu göstermek için; sırf bu nedenle adını olgudan alan kadın örgütü kurmak durumunda kaldık. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu böyle kuruldu. Sayısını hatırlayamayacağımız kadar kadın cinayeti davası takip ettik, eylem yaptık, yakınlarını kaybeden ailelerle yürüdük. Sonunda hangi görüşten olursa olsun tüm Türkiye toplumu kadınların yaşadığı can mücadelesini gördü, artık adıyla anıyor.

Şimdi de, güçlenmemizde en önemli faktör olan, bağımsızlığa doğru ilk adımımız; bir erkeğe muhtaç olmadan yaşayabilmenin tek yolu olan çalışma hayatına katılmamızla gerçekleri açığa çıkarmalıyız. Hem çalışma hakkımıza kavuşmak hem de şiddeti durdurmak için, İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak için bu şart. Biz kadınlar, dünyanın en üretici gücüyken, üretim alanından sürgün edilişimizin hesabını elbette soracağız.

Türkiye Kadınlar İşgücü Niteliğinde Bile Görülmüyor
Türkiye’de kadınların çalışma hayatına katılmasıyla ilgili gerçeklere, yine resmî veriler ile TÜİK güncel istatistikleriyle göre baktığımızda şöyle bir tablo(3) var:

 

Nüfus

30,695

 

15 ve daha yukarı yaştakiler

İşgücüne dahil olmayan nüfus

19,972

65.1

Nüfusa oranla

Ev işleriyle meşgul

10,949

35.7

Nüfusa oranla

Ev işleriyle meşgul dışı / Mevsimlik-Eğitim-Emekli-İşAramayan(Ümitsiz)-Çalışamaz

9,023

29.4

Nüfusa oranla

Mevsimlik çalışanlar

111

0.4

Nüfusa oranla

Eğitim/öğretim

2,112

6.9

Nüfusa oranla

Emekli

1,147

3.7

Nüfusa oranla

Çalışamaz halde

2,697

8.8

Nüfusa oranla

Diğer

1,558

5.1

Nüfusa oranla

İş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar

1,398

4.6

Nüfusa oranla

İş bulma ümidi olmayanlar

240

0.8

Nüfusa oranla

Diğer (1)

1,158

3.8

Nüfusa oranla

İşgücü

10,723

34.9

Nüfusa oranla

istihdam

9,109

29.7

Nüfusa oranla

İşşiz

1,614

15.1

İşgücüne oranla

15 yaş ve daha yukarı yaştaki (çalışabilir) kadın nüfusu: 30. 695.00 ve 19.972.00 kadın işgücüne dahil olamıyor. Bir ülkedeki üretken olabilecek konumdaki kadın nüfusunun %65'inin işgücüne dahil olmaması akıl almaz bir durum olduğundan bir açıklama arıyoruz değil mi? TÜİK şöyle açıklıyor:

1. Grup: Ev işiyle meşgul (10.949.00 kadın)
2. Grup: Mevsimlik çalışıyor, öğrenci ya da emekli, iş aramayan (ümitsiz) ya da çalışamaz durumda (9.023.00 kadın).

Sonra bütün bu milyonları dışarıda bırakarak sadece kalan 10.723.00 kadını “işgücü” kabul ediyor. Bunun içinde 9.109.00 kadın “istihdam” edilmiş durumda diyor.

TÜİK işgücü ve istihdam için genel kadın nüfusuna oranla hesaplama yaparken “kadın işsizliğinde” işgücüne oranla hesaplama yapıyor:


İstihdam

9.109


İşgücü

10.723


İşsiz

1.614

işsizlik oranı

%15

Bu durumda, TÜİK’e göre işgücü olan kadınların neredeyse tamamına yakını istihdam ediliyor diyor… Ne güzel dünya. Burası hangi ülke? İsveç mi?

20 Milyon Kadının Hayatı Nereye Gitti?
Hadi diyelim 2. gruptaki öğrenci, mevsimlik işçi, emekli vb. durumları makul sebep sayalım. Gerçi burada da mevsimlik çalışanlar işgücünden düşünmeyip eksik istihdam kabul edilmelidir. Ya da ümitsizlerin -örneğin ataması yapılmamış bir öğretmenin çok iş arayıp bulamayıp artık ümidini kesip depresyona girip eve kapanması sonucu- TÜİK’e göre hiçe sayılması kabul edilemez ama “ev işleriyle meşgul” diyerek direk işgücü niteliğinde bile sayılmayan milyonlarca kadın olması çok ağır bir gerçeğinizdir.

Bütün bir Anadolu’yu düşünün, o hanelerin içinde sabahtan akşama kadar çocuk bakan, yaşlı ve hasta bakan, bitip tükenmeyen sonu gelmeyen ev içi işleri -gerçekte bir ortalama şirketin genel müdürünün baktığı kompleks işleri- yürüten milyonlarca kadını düşünün… Çalışma hayatına katılmayı belki çok istediği, belki çok da başarılı olacağı halde, bu hayatın hayalini kurmaktan bile mahrum edildiği için iş aramaya adım atamamış milyonlarca kadını düşünün...

İşte TÜİK aktif iş aramayanı işgücü saymadığı için, sırf bu nedenle her gün bitip tükenmez işleri gördüğü halde “işgücü niteliğinde” bile saymıyor, doğrudan milyonlarca kadının hayatını ve becerilerini yok sayıyor.

Bu kadar acayip bir durum başka bir memlekette var mıdır? Bu nasıl bir hesap?

Konuya devam edip ülkeler arası karşılaştırmaları önümüzdeki zamanlarda yapmak üzere, bu yazıda kadın işsizliğinin gizlenen boyutunu ortaya koymaya çalıştım. Bu, o kadar kaba bir gerçek ki bu; erkek işsizliğinde olduğu gibi tek hane/ çift hane tartışması bile yürümüyor. Geri kalan her şeyin belki tali kalacağı biçimde, sırf kadınların yaşadığı kaba bir gerçeklik olarak milyon milyon kadının hayatı yok sayılıyor.

Bütün bu ağır tabloya rağmen Türkiyeli kadınlar yine de şiddet karşısında susmuyor, kendi hayatlarına karar vermek için canları pahasına mücadele veriyor ya, işte bu yüzden de hakkını arayan kadınların hepsi çok saygıdeğer bir çaba içindedir.

1. http://www.khas.edu.tr/cms/kadin/dosyalar/files/2018TCKAA-9mart2018-V2.pdf
2. http://www.hips.hacettepe.edu.tr/KKSA-TRAnaRaporKitap26Mart.pdf
3. http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=27690