Türkiye’de kadın hareketi için bir nefes borusu açıldı; kadınların nefes alması için, farklı kurumlardan bir araya gelerek güçlerini birleştiren kadınlar “çözüm” konuştu. “Kadın Cinayetleri ve Çözüm Yolları” konferansında, bir salon dolusu kadın kafa kafaya verdi, o salondan çıkacak sonucu ümitle bekleyen tüm kadınlar için “yeni bir hayat” aradı. Bu ülkede “Yeni Türkiye” diyerek kadınlara her şeyin köleci toplum kadar eski olduğu bir hayat sunanlara, çok önemli bir yanıttı bu.
Konferans ile bazı “ilkler” de gerçekleşti. Evet, Türkiye’de kadına yönelik şiddet ile ilgili şimdiye kadar panel, sempozyum yapılmıştı ama “kadın cinayeti” üzerine yapılan ilk konferanstı bu. İlk kez bir çok farklı kurum bu sorunu çözmek kararlılığı ile omuz omuza verdi. Kadın cinayeti ise, herhangi bir olay değildi; adeta AKP’nin kadınların hayatına nasıl kastettiğinin en üst düzeydeki sembolü idi. Tıpkı işçi ölümleri gibi; eğer durdurmaz isek diğer tüm hak ihlallerinin sürmesine sebebiyet veren baş düşman. Ama korunma altındaki öğretmen kardeşimizin dediği gibi “nefes almak kadar özgürlük de önemli” idi, yani kadınlar tüm hakları için de kadın cinayetine çözüm aradı. Bu arayışın adı konferans olmakla birlikte, bir “bilen”; “uzmanı” anlatmadı; katılan her kadın “eşit söz hakkıyla”, bir konuşmacının mutlulukla dediği gibi “özgürce” konuştu. Ve şiddeti, kayıpları yaşayan kadınlar dahil olmak üzere herkes, “ağlamadan, dilleri dolaşmadan” konuştu. Kadınlar “mağdur değil muhatabız” tonunda, mücadele konuştu. Konuşup bırakmadı, birlikte kararlar aldı, bir forum, bir meclis oluşturdu, görevler çıkardı.
Konferansta bir araya gelen her kadın, bugünün Türkiye’sinde yapılabilecek en isabetli şeyi yaptı. AKP’nin “Yeni Türkiye”sini reddetti, kadınlar için “yeni bir hayat” kurmanın tek yolu olan omuz omuza mücadeleye somut adım attı. Yurtdışından gelen mesajlar ile evrenselliğin moralini yaşadı; yalnız olmadığını hissetti. Şimdi, dünyanın tüm kadınlarını da arkasına alarak 25 Kasım’da ve güzel yarınlarda mücadeleyi yükseltmeye yürüyor binlerce adım.