Birleşik Haziran Hareketi’ni kuruyoruz.

Şöyle bir Ekşi Sözlük entry’si, Facebook yorumları seviyesi var.

“Efendim, bu nedir ki, bundan bir şey olmaz.”

“Daha önce de Kuruçeşme’de denemişlerdi olmadı. ÖDP kurulmuştu olmadı. Şimdi nasıl olacak?”

“TKP neden bölündü de sonra orada birleşti?”

Hepsi oturmuş bir bilgisayarın başına, yaz babam yaz.

Tartışma yaşarsın, boş tartışma. Bunlar zaten o tartışmaları aşmıştır.

İlkelerini söylersin ego var ego.

Bölünme olur, mitoz bölünme.

Birleşirsin, mutlaka bir art niyetimiz vardır. Zaten oradan bir şey çıkmaz.

Dizilerde hep aforizmatik konuşan berbat karakterler.

Kendi hayatlarındaki nihilizmi sözüm ona yaptıkları siyasi tartışmalara taşıyorlar.

Kendileri hep saçmaladıkları için, herkes hep saçmalar sanıyorlar. Ben düzelemiyorum kimse de düzelmesin. Ben yine de onlara dostça seslenmek istiyorum. Biz düzelmeye çalışıyoruz, gelin birlikte düzelelim. 

*

Neyi anlamıyorlar?

Şimdi diyelim ki kadınla erkek bir sürü handikabı atlatıp birbirlerine kavuştular. Seviyorlar birbirlerini. Film mutlu sonla bitti. Hatta bir çiftliğin ortasındalar. Orada yaşayacaklar. Çocuklarını büyütecekler.

Tamam mı? Bir hayat böyle tamam olur mu?

O kadınla o adamın bundan sonraki hayatı nice büyük sorunların ve sorunları anlamaya çalışan filmlerin konusudur. Yani film orada bitmez. O şarkı orada bitmez.

Hayatta hiçbir şey tamamlanmaz. Tatmin olmaz. Mutlu aşk yoktur.

Filmler bir mutlu, bir mutsuz devam eder gider. “The End” yazan filmler, arkada bütün sorun ve mutluluklarıyla devam eder. Hiçbir film, aşk ve siyaset Ekşi Sözlük entry’cilerinin ve Facebook yorumcularının sandığı gibi bitmez. Hayatta onların idealize ettiği gibi bir “hah şimdi oldu” yoktur.

Her şey eksiklidir, hatalarla doludur ve herkes eğri büğrü bir çizgidir. Çizgi sağa sola titrer ya da sağa sola savrulur ve belki en sonunda bütün bunların bir ortalaması olarak belki doğru yöne gider.

Gidemeyebilir de.

Hayat çizgi film değil. Uçurumdan düşenler bir süre orada kalamaz, hızla düşer. Yanında bomba patlarsa sadece kararma olamaz, parçalanır. Solcular yenilebilir. Devrimler azdır.

Bununla birlikte yenilmemek herkesin görevidir. Taşı yokuş yukarı çıkarmaya çalışan Sisifos’la alay etme sadizmi nasıl haklı olur? Peki Sisifoslar bu tür alay etmelere alışık olmalı mıdır? Olmalıdır elbette ki. Onlar sadist değil de Sisifos olmayı tercih ettiyse, kaderde alay edilmek de vardır.

*

Hani bir şarkısı var ya Sezen Aksu’nun:

Git, git, git-me dur ne olursun / Gitme kal yalan söyledim / Doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim.

İnsanlar böyledir işte, aşk böyledir, şarkılar böyledir, devrimci siyaset böyledir.

Nazım Hikmet der ki:

“Başkasının hesabına utandım yalan söyledim / yalan söyledim başkasını üzmemek için /ama durup dururken de yalan söyledim” vaay Nazım yalan mı söylüyormuş…

Sadece büyük internet yazarları ve dizi karakterleri asla yalan söylemez. Hepsi bir bilardo topu kadar mükemmeldir ama Nazım Hikmet bu işte. Noksan biri.

Ne diyordum ben…

Haziran Hareketi’ni biraz rahat bırakalım, kendimiz de rahat olalım.

Poz yapacağız diye sanal ortamlarda gerim gerim gerilmeyelim. Facebook kartpostallarındaki gibi olmaya çalışmayalım. Öyle gibi olduğumuzu iddia etmeyelim. İdealize ettiğimiz şeylere sonra dönüp kendimiz de inanmayalım.

Hakan Öztürk / hakanozturk1871@gmail.com / 2014.11.20