Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 2015 yılı bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada diyor ki: “Yaşadığımız bu acılar, sorunun mevzuattan ziyade; farkındalık eksikliğinden, insan hayatını hiçe sayan kar hırsından ve İş Sağlığı Güvenliği tedbirlerini gereksiz bir maliyet olarak gören zihniyetten kaynaklandığını bize göstermektedir. Maalesef daha fazla kazanma hırsı, vicdanları adeta kömürden daha kara bir hale getirmiştir.”

Ne dedi şimdi?

Kullandığı muhteşem tabirler şunlar:

Farkındalık, hırs, zihniyet, kara vicdan.

Yani sorun “tamamen duygusal”.

Yaşadığımız toplumsal, siyasal sorunların gerçek dünyayla hiçbir ilişkisi yok. Ruhlar alemiyle ilişkili bütün her şey. 301 kişi öldü, ne oldu? “Sıkıntı” oldu. 18 işçi toprağın altında kaldı, ne oldu? “Bazı acılar” yaşandı.

Bayılıyorum bu maneviyatçı, palavracı, sonradan görme diplomatik, yatıştırıcı konuşma tarzına.

Hepsi ayrı bir mükemmel kötü adam.

Bir facia yaşanıyor, felaket yaşanıyor, katliam yaşanıyor. Onlarca-yüzlerce insan ölüyor ve hala şu adamlar olup bitene “sıkıntı” diyebiliyorlar.

Hay sıkıntınızın Allah belasını versin. Sıkıntı olasınız hepiniz. Sıkım sıkım sıkılasınız. “Sıkıntı yok” olamayasınız. Sizin için hayatta hep “sıkıntı var” olsun.

Gadre uğrayasınız. Hepinizin boynu altında kalsın.

Hiç hata yapmıyorlar. Hiçbir zaman konsantrasyonları bozulmuyor.

On gün komada kalıp aniden uyansalar, anında yine sağcı yine faşistler. Ben böyle irade görmedim.

Ensesi kalınların hepsi hemen olayı maneviyata bağlıyor. Ya fıtrat meselesi ya da vicdan.

Ama asla ve kat’a hükümetin meselesi değil.

Hükümetin istifasını gerektiren bir mesele değil.

Haşa huzurdan, bakanların istifa etmesini gerektiren bir mesele değil.

Eğer onları kurtaracaksa, mesele duygusal tarafında olmak kaydıyla “sistem meselesidir”. AKP’nin suçlu bakanları, hükümet ve bakanlıkları için sistemi birazcık feda edilebilirler.

Söz konusu koltukları ve hükümetse, sistem bile teferruattır onlar için.

“Kuru kuru kurban olam”dan ölmeyeceklerini çok iyi bilirler.

Düşünebiliyor musunuz her felaket sonrasında AKP’liler neredeyse sistem karşıtı olarak çıkıyorlar karşımıza. Biraz daha zorlasalar kendilerini, sosyalist olup saflarımıza katılmak üzereler.

 

*

Bunları anlatırken bizim gerçek sistem karşıtı arkadaşlarımıza da bir seslenmek istiyorum.

Lütfen yoldaşlar AKP’nin bu sistem karşıtı numaralarını yemeyiniz.

AKP sizi “bak ne güzel sistem karşıtı ol, radikal ol” diyerek yönlendirebilir dinlemeyiniz.

Islarla ve öncelikle AKP karşıtı olunuz.

Gölge boksu yapmayınız, kapitalizmin en berbat şeklinin uygulayıcısı olanlarla somut olarak savaşmayı seçiniz.

AKP size “farkındalık, vicdan, hırs” kelimelerini kullanarak entel muhabbeti yapabilir, kanmayınız.

AKP karşıtı olunuz. Sonuna kadar olunuz. Karşınıza hiçbir hükümet gelemeyene kadar, hükümetleri yıkınız. AKP’nin “önemli olan sistemdir” laflarına tav olmayınız.

Onlar “nasıl olsa sistemi yıkamaz bu andavallılar, ama bizim bakanlığımızın ve hükümetimizin başına bela olabilirler” diye düşünüyorlar.

O bakanlar koltuk kaygısıyla öyle konuşuyor.

Sistemden korkmuyorlar ama koltuklarını kaybetmekten korkuyorlar.

Koltuklarına yönelik sıcak tehlike karşısında her şeyi satarlar, her şeyi yaparlar.

Bunlar koltuk hırsıyla yaşayan mahlukatlardır. Koltuklarını kurtarmak için koltuk sahipleri suçu para hırsının üzerine atmaya çalışıyorlar.

Onlara korktukları şeyi yapmalıyız. Yapabilmeliyiz. Odaklanırsak yapabiliriz.

Bizim onları en çok korkuttuğumuz ve salladığımız zaman Gezi Direnişi’ydi hatırlarsak. Gezi Direnişi’nin en çok yükselen sloganlarından biri de “hükümet istifa” idi.

“AKP karşıtı olmayın” diyenlerin en başta gelenleri, sürekli işçilerin onlarca-yüzlerce ölümüne sebebiyet verenbakanlardır. AKP elbette ki AKP karşıtı olmayın der, boş verelim.

Evet, bu politik sistem yerle bir olacak, bu üretim ilişkileri değişecek ve bu baskı aygıtı parçalanacak.

Evet, Kartaca yıkılacak ama önce bu hükümetten ve bu bakanlardan başlanacak.

Hakan Öztürk / hakanozturk1871@gmail.com / 2014.11.12