Ülkenin en büyük kentlerinin sokaklarında gayet kuvvetli silahlarla sözüm ona kutlama gösteri yapıldı. Yenilir yutulur değil. Bunun bir kutlama faaliyeti olmadığı aşikâr. “Eğer seçim sonuçları tartışmalı diyorsanız, silahlarımızla sizlerin karşısındayız” demek. Muharrem İnce’nin bahsettiği elli bin avukata cevap.
Ah vah diyeceğim bir şey yok. Kimse ah vah etmek için devrimci olmaz.
“Rejimin niteliği bir fark yaratmaz” diyenler için bir kez daha belirtiyorum durumu. Çok çabuk fark ettirdi kendini dikkat edilirse.
*
Zaten birileri “seçimlerle bir fark yaratılamaz” mı demişti?
Ben bu hayatı uzaktan imrenerek izliyorum işte. Onlar için hiçbir değişiklik uğraşı gerekmiyor. Onlar zaten sadece radikal bir değişiklikten yana. Çok istiyorlar devrimi. Bunu dağa taşa ispatlama derdindeler. Kazanacağız, kazanacağız, kazanacağız. Radikaliz, radikaliz, radikaliz.
Evet, seçimlerin sonucu olarak tek adam rejimini engelleyemedik.
Çalıştık, çırpındık ama olmadı. Bu çabanın, başka birçok yan ürünü olmasına rağmen görünen sonuç böyle.
Çok radikal ve çok iş bilir arkadaşlara şimdi bir müjdem var.
Seçimler 24 Haziran günü bitti.
Az önce söz ettiğim sokaklarda havaya ateş edenler ise nümayiş yaptıkları muhitlerde ikamet etmeye devam ediyorlar. Buyurunuz o meseleyi nasıl halledecekseniz hallediniz.
Bundan sonraki seçimlere daha çok var.
*
Seçimler bir ölçü verir sınıflar mücadelesi dengesine dair. Bir analiz imkânı verir. Neyi nasıl ve ne kadar becerebileceğinizin çıkarsamasını yapabilirsiniz. Analiz yapabilmek, nara atmaya çalışmaktan iyidir.
AKP-Saray odağı bırakınız devletin merkezinde iş yapmak için MHP ve benzeri milliyetçi kuvvetlerle işbirliği yapma zorunluluğunu, meclisi işletmek için dahi artık MHP’ye net bir şekilde muhtaç. Erdoğan 7 Haziran kaderinden kaçmaya çalıştıkça o kadere tekrar geri dönüyor. Dönüp geçerken korku filmindeki gibi aynı ağaçları görmeye başladı.
Güya çözüm sürecini denediğinde de aynı yere döndü. Savaşa sarıldığında da.
Bu onun paradoksudur.
AKP de paradoksaldır, kapitalizm de. Her ikisini yenebilme gücünü de tam buradan alıyoruz.
Her ikisinin de paradoksunu adım adım, milim milim takip edeceğiz.
Bunun dışında masalsı çözümler yok.
Boş verin tek adam rejimini, grip hastalığının bile öyle çözümü yok.
*
MHP’lilerin seçim sonrası açıklamaları “âlem buysa kral benim” tabirinin kalıbına oturuyor.
Hakikaten de âlem milliyetçilikse, kral oluvermeye bayağı yaklaştılar. Artık eskisi gibi “fikrimiz iktidarda fakat biz hapisteyiz” diyecek bir halleri yok. Bilakis fikirleri de iktidarda, kendileri de.
Kürt halkına karşı milliyetçiliğin, Suriyelilere karşı yabancı düşmanlığının yükseldiği koşullarda muhtemel sonuçlardan birine varıldı.
Milliyetçilik ve yabancı düşmanlığının daha da yükselmesi de çıkmazdadır. Daha öte işlere kalkışılması çok zor. Bu ülke kendi sınırları dışındaki Kürt yerleşim bölgelerine dahi en üst düzeyde askeri harekâtları bile gerçekleştirdi.
Böyle böyle giderek milliyetçi duyguların artan oranda tatmin edilmesi mümkün değil.
Bununla birlikte eğer hala yönü AKP tayin ediyorsa, bu yönde bir gidişatın ona iyi sonuçlar getirmediği apaçık ortada.
*
Hatalar yapacaklar.
2 puan farkla enselerindeyiz.
Milliyetçiliklerinin sonunu göreceğiz. Ortadoğu’ya askeri sefer meraklarının sonucunu göreceğiz.
467 milyar dolarlık borcu kendi burjuvazisini yaratmak için beton olarak toprağa gömmenin sonuçlarını göreceğiz.
O sonuçları gördüğümüzde, havaya ateş edenlerin hal hareketleri onları kurtarmaya yetmeyecek.
İşçiler, köylüler, emeği ile geçinenler bu büyük meseleyi kendi gözleriyle görecek ve anlayacaklar.
İşte o zaman, bu muhteşem halkla birlikte Marks ve Lenin’in mücadelesini sürdüren gerçek devrimciler bu meseleyi son çözümüne kavuşturacak.