Seçimden önce öngörülebilir tek şey, bu seçimin öngörülemez sonuçları olacağı idi. Şimdi de seçimin kazananının ve kaybedeninin net olamadan sonuçlanmış olması, net olan tek şey.

Genel olarak demokrasiyi savunanlar oy çokluğunu elde edemese de yenildiği söylenemiyor ve iktidarın da rahat edeceği bir zafer kazanamadığı kesin. AKP oy kaybetti, MHP’ye hepten muhtaç hale geldi, bu bile “tek adam” değil “yanında MHP olmadan olamayan adam” anlamına geliyor.

Öte yandan muhalefet tarafında olmaz denilen oldu: CHP kendini aştı, HDP kendini bir kez daha kimsenin yok sayamayacağı biçimde ortaya koydu. İYİ Parti, beklentiyi karşılamasa da ilk seçiminde barajı aştı, meclise girdi.

Bu genel sonuçlar kadın haklarının teminatının demokrasi olması nedeniyle, özel olarak kadınları ilgilendiriyor. Dahası HDP önde olmak üzere, CHP ve İYİ Parti’nin (Kadın ve Aile Bakanlığı şeklinde olsa da) programlarında Kadın Bakanlığı başta olmak üzere kadınların yaşadığı sorunlara daha kuvvetli çözüm önerileri vardı.

Demokrasi lehine sayabileceğimiz en önemli kazanım ise; gücünü koruyan yüzde ellinin, Türkiye halklarının yarısının, önemli bir sorun karşısında akli düşünüp kararlar alabilmesi, birbirini desteklemesi ve oy hakkını korumak için elinden geleni yapması oldu. Demek ki oluyormuş, özellikle CHP ve HDP’nin seçmeninde görülen bu idrak, partileri tarafından ziyan edilmez ise emin olun ilerde o en büyük derdimiz olan “kutuplaşmayı” da kırabilecek sonuçlar yaratacaktır. Çünkü 24 Haziran gibi gerilimli bir seçimde bile birkaç yerden şiddet haberi gelmesine rağmen, sandıklardaki tüm partilerin görevlileri arasında olması gereken insani ilişkinin kurulduğu örnekler de gördük. Bu da bize aslında birbirine benzemeyen yurttaşların, artık sadece seçim sandığı başında karşılaşabilmekten kurtulacağı başka karşılaşma alanları yaratmak görevini de bir kez daha yükledi. Sonuçta halkın geri kalan yarısıyla aramıza duvar çekip ayrı yaşamayacaksak aşağılamak yerine anlamak bölümüne geçmek zorundayız, bunu da bir kez daha gördük. Bu seçimde en berbat eğilimlerden biri de, belki de hayatında ilk defa harekete geçmiş meslek sahibi orta sınıfın kendini asla eşit görmediği halkın yarısını aşağılayarak aynı gece siyasete küsmesiydi. Bu orta sınıf snopluğun Cumhur ittifakının siyaseti lümpenleştirmesinden -ikisi de eşitlik düşmanı olduğu için- pek farkı yok. Hiç kimsenin de halkımıza eşitlik yerine daha iyi gelir almasını vaat etmeye, bunun için bir tane sandık başında durdu diye hesap sormaya hakkı yok.

Gerçek davalar takas ile çalışmaz. Talan ile çalışmaz. Eşitliği seçerek ve bunun için çaba göstererek çalışır. Eşitçe, birlikte çalışırsınız ve bu bir gün mutlaka görülür, anlaşılır.

Peki, halkın eğilimlerini nasıl değerlendirip anlayacağız? İşte bu noktada da seçim sonuçlarının, rakamların önemi yok diyenler yanılıyor. Tam tersine seçim akşamı -zamanın olağanüstü bir karakter kazandığı o anda- olduğu gibi, aslında gerçek verilerden daha önemli başka hiçbir şey yoktur. Asıl sorun da budur; biz gerçek verilere sahip olamadık. Eğer bir kaybedenden söz edilecekse o kesinlikle yarattığı seçim güvenliği beklentisini boşa çıkaran Adil Seçim Platformu’dur. Nitekim bugün özür dileyen bir açıklama yaptılar ama gerçek bir özür bu ciddiyetsizliği bir daha asla tekrarlamamak olur. Bize düşen önemli görev de, kendi alternatif seçim sonuçlarını oluşturma ve yayınlama sistemimizi kurmaktır. Çünkü gerçekten de “Büyük isyanlar apaçık, sağlam ve inkar edilemez gerçekler üzerinden yükselebilir ancak”.

Sandık güvenliği ile kadınlar da, seçimin her yönüyle olduğu gibi oldukça ilgiliydiler, seferberdiler. Bir daha ki sefere emeklerinin boşa gitmesini önlemeliyiz.

Seçimden sonra kadınların önünde duran meseleler sadece bunlar değil. Tüm toplumla beraber seferber olup, bu bütünün parçası olacağız elbette ama özel olarak “yeni” sistem en çok bizim için tehlike arz ediyor. Kadına bakışında “yeni” olan bir şey olmadığını son yıllardaki yaşadıklarımızdan biliyoruz ama bizi çocuk doğurmak dışında yok sayan bu yaklaşımın yasallık kazandığı zamandayız. Nitekim erkekler onları kayıracağına emin oldukları iktidar kazanır kazanmaz seçimin hemen ardından kadın öldürmeye başladılar, ard arda kadın cinayeti haberi alıyoruz. Artık ortada apaçık bir başka gerçek var ki; sistem değişiyor. Seçimden önce de başlamış olan bazı yönleriyle yaşadığımız rejim değişikliği yasalaşacak. Bu sistemin planı içinde kadınların sorunlarıyla ilgili tek kurum olan Aile Bakanlığı’nın, Çalışma Bakanlığı ile birleştirilmek suretiyle lağvedilmesi de var. Kadınların önündeki ilk mesele budur; önümüzde Kadın Bakanlığı için ciddi bir mücadele görünüyor.

Peki, bu mücadeleyi nasıl yürüteceğiz? Hangi zemindeyiz? Mecliste kadın vekil oranı yeterli değil ve dahası meclis eski meclis değil deniliyor. Olabilir ama buna teslim olunamaz. Meclis ne kadar işlevsizleştirilmeye çalışılırsa, bizim de o kadar işlevli kılma mücadelesi vermemiz gerekir. Kadın vekil oranının yetersiz olduğu da doğru, seçimin kesinleşmemiş sonuçlarına göre yaklaşık %17 oranı en az %30 -asıl olarak %50- olan evrensel ölçünün çok gerisinde. Ama 1 Kasım seçimlerine göre oransal kıyaslama yapıldığında görece bir yükselme olduğunu da görmeliyiz. Öte yandan kadın haklarını savunmak için kota gerek koşuldur ama yeterli değildir. Mecliste her kadın vekilin otomatik olarak insan haklarını, kadın haklarını savunmadığını Konya’dan ilk kez kadın olarak seçilen ve ilk sözü idamı savunmak olan MHP’li vekil ile de gördük.

Bütün bu kompleksliği ile düşünülünce görünen şu;
1. Seçim süreci boyunca ağzına ilk defa evrensel kadın haklarını alan iktidara, -ümitsiz de olsa- kadınları gündeme taşımakta yine de önemli olacağı için, vaatlerini yerine getirmesi konusunda baskı gücü olacağız.
2. Kadınların çıkarını savunacak olan, içinde feministlerin de olduğu kadın vekil sayısı hiç de azımsanacak gibi değil, hakkımızı savunan hiçbir kadın vekil de orada yalnız değil, kadın mücadelesi kendi görevini yerine getirerek yanlarında olacaktır.
3. Kadınların yaşadığı can meselesi, iş meselesi, aş meselesi gibi ateşten sorunların çözümü için mücadele, yalnızca kadın vekillerin görevi de değil, seçim programlarına kadınlar için yazdıkları her şeyi savunmaktan o partilerin erkek vekilleri de sorumludur.

Henüz nasıl işleyeceği bile net olmayan bir sistem zemininde biz böyle mücadele ettikçe belki başka imkanlar da doğabilir, kimbilir? En nihayetinde, yeni rejim ile ilgili onu en çok isteyenlerin de şu anda ne yapacaklarını tam bilemedikleri zamanlardayız.