Tayyip Erdoğan pencerelerde tencere tava çalınmasını bile istemiyordu. Çok rahatsız edici buluyordu. Bunu yapan insanların komşularını ihbarda bulunmaya davet ediyordu.
Her gün televizyonlara çıkıp camların kırıldığından şikayet ediyordu.
Sapanı olan küçük çocukların annesini mitinglerde yuhalatıyordu.
Emir eri bakanlarına yumurta atıldı diye en yüksek cezaları talep ediyordu mahkemelerden.
Şimdi insanların kafalarıyla top oynayan IŞİD’ci yaratıklara terörist demekten imtina ediyorlar.
*
Bir mekanda müzik dinlesek, rahatsız olanlar.
Meydanda slogan atsak, bunu kargaşa kabul edip meydanı yasaklayanlar.
Hiç ses çıkarmadan merdivenleri boyasak, bütün zabitleri ayağa kaldıranlar.
AKM’nin karşısında put gibi dursak, şüphelenip ceplerimizi kurcalayanlar.
Dünyanın en makul olaylarını izler gibi IŞİD’in katliamlarını izliyor.
*
Sigara çok zararlı.
Alkol çok zararlı.
Tuz çok zararlı.
Beyaz ekmek çok zararlı.
Başbakan iken Tayyip Erdoğan bütün bunları bizzat takip ederdi. Bizi bütün bunlardan sakınırdı. Kolayca her şeyi zararlı görüp bizi ondan men edebilirdi.
Birinde sigara paketi görse onu buruşturup, ezip atardı.
İçki içene üzüm suyu önerirdi.
Ama şimdi IŞİD’ciler demir çubuklarla insanları yavaş yavaş dövüp öldürüyorlar.
Tayyip Erdoğan’dan hiç ses çıkmıyor. Başını öte yana çeviriyor.
*
Eski başbakan kürtajı da zararlı bulurdu.
“Her kürtaj bir Uludere katliamıdır” diye höykürürdü. Uludere katliamıyla aynı kötülük seviyesinde görürdü kürtajı. O kadar nefret ederdi. O kadar karşıydı.
Kürtaj katliamdır, kürtaj yapanlar da katildir demeye varırdı anlattığı hikaye.
Yani kürtaj yapan kadınları bile kolaylıkla katil olarak işaret edebilirdi.
Gel gör ki bu hassas ruh nedense insanların başını kıtır kıtır kesenleri katil olarak göremiyor.
Hala ıkınıp sıkınıyor.
*
Hamile kadınların sokakta dolaşmasını estetik bulmayıp rahatsız olanlar.
Kadıköy vapurundan inenlerin kıyafetlerine zar zor tahammül edenler.
İnsanların göğsünü yarıp, iç organlarını eline alanlardan midesi bulanmıyor.
*
Ama ben Tayyip Erdoğan’la aynı medeniyetten olmaktan hakikaten çok utanıyorum.
Biz bu adamı içimizde nasıl tuttuk? Bu adamı nasıl yetiştirdik? Ne kadar hatalar yaptık ki bu adam böyle oldu?
Değil yakın tarihimizde, Osmanlı’da hatta Selçuklu Devleti’nde bile bu kadar kötü bir adam yoktur.
Ondan utanıyorum.
İşkence ettiği insanı öldü mü diye kontrol eden, ölmediyse işkence etmeye devam eden ve ancak öldükten sonra onu nefretle kurşunlayanlardan utanıyorum.
İnsan olarak utanıyorum, aynı coğrafyanın ferdi olarak utanıyorum.
İşkence edilip öldürülüyor olana üzülmeye devam edemiyorum. “Acaba hiçbir insanlık belirtisi gösteremeyecek mi?” diye bunu yapabilene üzülmeye başlıyorum.
Hakan Öztürk / hakanozturk1871@gmail.com / 2014.10.01