İktidar sanki defalarca “erken seçim yok” dememiş gibi Bahçeli’nin teklifi üzerine çıktı ve aşırı erken seçimi ilan etti. O kadar erken seçim ki, neredeyse hazırlanacak vakit dahi yok. Öğretmenin “çıkarın kâğıtları yazılı yapacağım” lafını etmesi gibi.
Afrin işinden çok puan kazanmak mümkün olmadı. Ortadoğu’da ve Suriye meselesinde ikili oynayarak karlı çıkmak, sözünü etmek kadar kolay değil artık. Hangi tarafta olunduğunun net olarak ortaya konullması aşamasına gelindi. ABD’deki Zarrab davasının sonuçlanması ve onun sarsıcı etkileri çok yakın. AB ile birlikte poz verilmesinin pek bir anlamı yok gibi. Sermaye grupları, ülkenin rejimine güvenemedikleri için parasal varlıklarını yurt dışına çıkarıyorlar.
Dümdüz masanın üzerindeki bilyeleri bir arada tutmak artık çok zor. O bilyelerin hiçbir sarsıntıya ve eğim değişikliğine tahammülü yok. Erken seçimin sebebi budur. Kimse keyfinden erken seçim kararı almadı. Erdoğan ve Bahçeli ciddi kişilerdir.
Çok morali bozuk solcu arkadaşlarıma meseleye biraz da buradan bakmalarını öneririm.
Erken seçim de olsa, sonra yerel seçimler de olsa, memleketin devasa sorunlarının kolay bir çözümü yok. AKP-MHP ittifakı o sorunları yok saymanın, o sorunlardan kaytarmaya çalışmanın bütün sonuçlarını görecekler. Hadi diyelim ki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kaybetmekten ucu ucuna kurtuldular. Genel ve yerel seçimler esnasında hakimiyetlerinde mutlaka büyük bir yarık açılacak. İstanbul ya da Ankara’daki yerel seçimlerden birini bile kaybetmeleri, büyük bir sarsıntı onlar için.
Seçimleri kaybetmek şu an için kesinlikle hali hazırdaki iktidar için çok büyük bir felaket. Küçük bir seçimi dahi kaybetmek felaket. Örneğin tabloyu açıklığa kavuşturmak için vurgulayayım; muhalefet için seçimi kaybetmek bir felaket değil. Muhalefetin gönlü rahat olsun ve ümitsizliğe kapılmasın.
Hiçbir seçimi kaybetmiyor olmayı sağlamak, hiç de kolay değil. AKP-MHP ittifakına verilecek kötü haber ise; önümüzdeki zamanlarda çok seçim olduğu. Birinden birini kaybedecekler ve bu onlar için çok yıkıcı olacak. İşin doğrusu solcuların, ne çok seçim oluyor diye oflayıp puflamalarına gerek yok. Seçimler haksızlığa uğrayan dinamiklerin lehine.
AKP’nin kendisi, kendini yenilmeyecek bir iktidar olarak sunuyor. Zayıflığı tam da orada. AKP kurgusu sürdürülebilir bir iktidar, ekonomi ya da bir toplumsal psikolojiye sahip değil. AKP kendisini iktidarı hiç kaybetmeyecekmiş gibi kurguladı. Hiçbir alternatif planı yok. Tek devlet, tek millet gibi tek planı var, ne yap et iktidarda kal. Gelgelelim AKP mensuplarının herkese hatırlatmaktan hoşlandığı gibi, iktidarlar da fanidir.
AKP kendisini o kadar yanlış kurgulamış durumda ki, kaybedeceği herhangi bir küçük kale dahi sadece “yenilmezlik ünvanının” değil bizatihi kendisinin de sonudur. Ünlü benzetmeyle AKP’nin iktidarından bir tuğlanın çekilmesi bile mümkün değil.
Şöyle anlatmaya çalışayım. AKP Erdoğan’ı sanki 21. yüzyıl Türkiye’sinin büyük komutanı ya da askeri dehası gibi ileri sürmeye çalışıyor. Sürmese iyi ama sürüyor. Bir anlamda da başka çaresi yok. Erdoğan askeri kıyafetlerle dolaşmaya başlıyor. Neresinden bakarsanız bakın, oturmuyor. İddianın kökü yok. Normal koşullarda görüntüsü vermeye çalışmak bile, hiçbir düzeyde başarılı olmadı. Şimdi bir de, askeri kıyafetli Erdoğan’ın İstanbul’daki yerel seçimleri kaybettiğini düşünün. Erdoğan’ın dağlar kadar büyüklük iddiası, aldığı yenilginin çarpanı olarak ona geri dönecek.
O nedenle solun, muhalefetin korkacak bir şeyi yok.
Acı patlıcanı kırağı çalmaz. Muhalefetin başına daha ne getirilebilir ki? Seçimlerden AKP korksun ve herhalde herkes apaçık görüyor ki çok korkuyor. Çünkü her seçim, onun için bir ölüm kalım savaşı.
Buradan hareketle sol “seçimler olmasa bu ülkede ne güzel solculuk yaparım” düşüncesini bir kenara bırakıp, bu işe soyunmalı. Seçimler hep olur, bir gün bitmez.
Erken seçim kararının alınması solun elini çabuk tutmasını gerektiriyor.
Bir aday belirlemek ve o aday için gerekli yüz bin imza sayısına ulaşmak kolay değil. Bu nedenle, ortaklıklar oluşturacak şekilde hareket etmek önemli. Oluşan ortaklıklar da herkesin benimseyeceği bir aday önerme yaklaşımı içinde olmalı.
Önümüzdeki seçimler silsilesi çok kritik. İktidarı birinden birinde yenilgiye uğratmalıyız ve bu mümkün. Seçimler idareten ele alınmamalı. Büyük bir dikkat odaklanmasını sağlayarak, bir seferberlik sürecine girmeliyiz. Seçim Süreci Meclisleri’nin ülkenin her yanına yayılması için çalışılmalı, seçim güvenliğini sağlayacak mekanizmalar kotarılmalı, seçim için gerekli siyaseti ve adayları belirleyecek inisiyatifler oluşturulmalı.
Hayat solu doğruluyor.
Tek adam siyasetinin ülkeyi ne gibi felaketlerle karşı karşıya bıraktığına her gün, herkes tanık oluyor.
Halkımıza sürüklendiğimiz karanlığı anlatmalı ve aydınlık ufukları göstermeliyiz.
Onları bir kez yenmemiz yeter.