Kış geliyor. Bu sefer Game Of Thrones dizisindeki gibi geliyor. Burnumuzun dibinde IŞİD, bu fantastik yapımları aratmayacak kadar barbar.

Buna karşı destansı bir direniş de var, Kobane direniyor. Ama eğer hep birlikte bu direnişe destek olmaz, barbarlar ile mücadele etmez isek çok fena bir kış gelecek. Ve bu bir dizi film değil; Suriye sınırında halkların yaşadıkları gerçek. Tıpkı insanlık tarihinin gördüğü en ağır savaşlarda olduğu gibi gerçek. Hitler faşizminde olduğu kadar gerçek.

Hitler’in ve IŞİD’in akıl almaz zalimlikte olmaları nedeniyle, bunu yapan “insan olamaz” diyerek düşünmeden hareket ettiklerini sanmayalım. Sakın aldanmayalım. Barbar olmaları, düşünmedikleri ya da fikirsiz oldukları anlamına gelmiyor. Tam tersine, bütün yaptıklarını siyasal bir temelde yapıyorlar. IŞİD’in bir ideolojisi var; zihnindeki dünyada, yaşama hakkını elde etmek için, insan olmak yetmiyor, aynı dinden olmak yetmiyor, aynı mezhepten ve aynen onlar gibi düşünen olmak gerekiyor.

Kadınlara ise hiç yer yok.

Kadınların, Kürt halkının, Ezidi halkının yaşam hakkı bile yok. IŞİD siyasal olarak böyle düşünüyor.

*

Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak çalışma ekibini kurmuş. İçlerinde bir tane bile kadın yok. Kadınlar onun için “en az dört çocuk manisi” okumak için varlar. O da, eğer AKP’li ise ve düğününe gidecek kadar yakın ise. Bunun dışında kalanların, kadın, erkek, çocuk, yaşlı kim olursa olsun Erdoğan için bir önemi yok, yaşasa yaşamasa fark etmiyor.

Belki ona oy vermiş olan kadınlar da öldürülüyor, ona oy vermiş olan işçiler çalışırken ölüyor ama onların da bir önemi yok. Kadın öldürüldüğüne göre “Batı’nın icadı”; mesela boşanmak gibi bir şey istemiştir,  işçilerin de fıtratı budur. En nihayetinde Erdoğan için, tam olarak ondan olmayanın ve bizzat onun fikirlerini kabul etmeyenin, etmiş olsa da gücü olmayanın hiçbir önemi yok, bir hakkı olmasına da gerek yok.

Erdoğan örgüt hakkında ne derse desin, siyasal olarak aynen IŞİD gibi düşünüyor.

*

Kadınlara ve modern olan her şeye düşman olan fikirlerini yaymak için dernekler de kuruyorlar, bunlardan biri “Aile Akademisi Derneği”. Kadın-erkek eşitlik politikalarına karşı savaş açmış olan bu dernek geçtiğimiz Pazar günü bir basın toplantısıyla eşitlik politikalarının ne kadar zararlı olduğunu,  bizim kültürümüze uymadığını, “aile” yapımızı bozduğunu anlatmış. Bir de bu tezlerini eşitliğin en ileri düzeyde uygulandığı ülkeleri inceledikleri  “araştırmaya” dayandırmışlar, Norveç, İsveç gibi ülkelerde şiddet bitmemiş imiş, bizden kötü durumdalar imiş. Birincisi neye dayandığı belli olmayan verilerle konuşuyor, açıkça yalan söylüyorlar. Ama daha önemlisi şu; hiçbir şey, Türkiye’de her gün o ailelerin içinde “kadının” öldürüldüğü gerçeğini değiştirmiyor.  Kadınların öldürülmesini, cinayet işleyen erkeği kınamadan, o çok korumak istedikleri  “aileyi” de koruyamazlar.

Aile Bakanlığı’nı tıpkı RTÜK şikayetinde olduğu gibi göreve çağırıyorum. Zira bu gibi dernekler Bakanlığın yayınladığı yasalara, imzaladığı sözleşmelere de saldırıyor ve topluma zarar veriyor.

Hem “bizim kültürümüz” diye kastedilen hangi kültürmüş acaba? Boşanma hakkını İslam dahil semavi dinler de düzenlemiştir, modern hukuk da. Bizde Selçuklu da düzenlemiştir, Osmanlı da. Bu hangi kültürmüş bakalım “boşanma yasak “ denen?

İşte bunların “bizim kültür” dedikleri, dini sistemlere, ekonomik sistemlere eklemlenerek yaşamaya devam eden “ataerkillik” ten başka bir şey değildir. “Bizim kültür” dedikleri, güçlüyü koruyan kollayan en berbat kültür demektir. Onu işaret etmek ise siyasaldır ve sorunların çözümü de kültürel değil siyasal olacaktır.

*

Erdoğan, IŞİD, Aile Bakanlığı, bu siyasallığı yaymak için kurdukları dernekler… Hepsinin toplamında ağır bir kış tehlikesi var. Bu yüzden, bu siyasallık karşısında bizde ancak siyasal olarak birleşerek, akılla ve iradeyle mücadele ederek durabiliriz. Siyasal olarak esas meselelerde anlaşanların birliği ile Erdoğan’ın ve IŞİD’in çağ dışı heveslerinin kursaklarında kalması mümkündür.

“Kadınlara yer yok” diyen bu cepheye karşı, mücadele ettikçe haklar da kazanıyoruz; örneğin bu hafta Seda  Sayan da ceza aldı, bir daha ona göre hiza alacaklar. Halkların eşitliği, kadınların eşitliği, insanların eşitliğinde anlaşan ve mücadele eden kadınlar güçlerini birleştirir ise, Türkiye’de kadın cinayetlerinin durması da, Ezidi kadın kardeşlerimizin kâbusunun bitmesi de, kadınların kurtuluşu da mümkündür. Kış gününde çocukların ve hiç kimsenin üşümemesi, bahar gelmiş gibi ısınmamız da mümkün.