Bundan on beş yıl kadar önce gazetede şöyle bir haber vardı: Işıltılı bir yeni gökdelen fotoğrafı ve yanında birkaç inşaat işçisinin “kendi yaptığımız binaya giremiyoruz” sözleri. Bütün güzel şeyleri esas üretenlerin; işçilerin kendi yarattıklarından yararlanamamasını; bu esas çelişkiyi çok iyi anlatıyordu haber. İnşaat işçileriyle röportaj yapılmıştı, işçiler hayattaydı.

Şimdi ise şehrin merkezlerinde yükselen binaların yapımında çalışan yüzlerce işçi, hayatta bile kalamıyor. İşçilerin binanın içine girmekle ilgili konusu bile olamıyor, bu dünyadan göçüp gidiyorlar. 

AKP ülke tarihinde başka konularda olduğu gibi burada da ilklere imza attı:

Maden de göçük olmadan toplu halde işçi ölümü olmasına bu devirde rastlanamazdı ama 2014 yılında Soma oldu. Hatırlarsanız Erdoğan Soma zamanı dünyadan örnek aramış ve 1700’lere kadar uzanmak zorunda kalmıştı bu yüzden.

İnşaat sektöründe işçilerin toplu olarak ölmesi ise hiç olmayacak bir şeydi ama Torunlar ve AKP işbirliği ile olamayacak şeyleri de gerçek hale getirdiler. Gerçekten “hayaldi gerçek oldu” onlar için. Tıpkı polislerin bir insan topluluğunu dağıtmak için caydırıcı amaçla kullanmak üzere üretilmiş gaz mermisi ve kapsüllerini, öldürücü silaha çevirebilmesi gibi.

Oysa hayatta bazı tartışmasız gerçekler var: İstanbul’da; deprem riski çok yüksektir, İstanbul nüfusu çok yüksektir, İstanbul betonla kaplıdır ve deprem anında halkın sığınacağı alan çok sınırlıdır.  Taksim Gezi Parkı, halkın müthiş direnişiyle kurtarılmıştır da merkezi bir noktada hayat kurtarabilecek bir açık alan hala kalabilmiştir. 

İşte bu sınırlı alanlardan biri de, on işçi kardeşimize mezar olan o binanın yapıldığı alandır. Daha baştan orada inşaat hiç başlamamalıyken, tartışmasız gerçekleri bile bu hale getirebilen AKP bunu “başarabilmiş” durumda. Kim bilir kaç türlü dolap döndü, işin içinde kimler var.

Hepsinin asıl zilliyeti, bir de bu gibi şeyleri gerçekten “başarı” ve “yetenek” sanmaları.

Yaptıkları sonucunda işçiler can verince de sorun değil, Soma’da Taner Yıldız’ın yaptığı gibi aynı gömlekle gezer, simit yer, ölen işçiden bile daha “mağdur” olur çıkarız diye düşünüyorlar.

Şimdi döneminde en çok işçi ölümünün yaşandığı Çalışma Bakanı Faruk Çelik bakalım ne yapacak? Torunlar’ın patronuyla başlayan suç şebekesi gelip eninde sonunda ona dayanıyor.

*

Türkiye’de benzer biçimde can meselesi yaşayan kadınlardan da sorumlu bir bakan var biliyorsunuz: Ayşenur İslam. Göreve geldiğinden beri ilk defa bu hafta isabetli bir şey yaptı, Seda Sayan’ın programında iki kadın öldüren bir katili ağırlayıp övmesi hakkında RTÜK’e şikâyette bulundu. Tabi ondan önce programın daha yayını sırasında kadın cinayetlerine artık yeter diyen kamuoyu tepki vermiş, RTÜK şikayet hattını kilitlemiş, Milletvekili Aylin Nazlıaka ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu RTÜK’e başvurmuş ve eylem yapmıştı. Platform daha bir hafta önce benzer nedenlerle Songül Karlı ve Kanaltürk için de suç duyurusunda bulunmuştu. Toplumun her kesiminden tepki gelirken konunun asıl muhatabı olan Bakan, bu mücadele sonucunda nihayet bir adım atmak zorunda kaldı.  Seda Sayan için RTÜK soruşturma başlattı, bu hafta sonuçlanacak imiş. Dün Songül Karlı’nın programına ise ceza verildi, bu da kadın hareketinin başarısıdır. Bu hafta, aklanmak istenen erkeklere,  Eskişehir’de ve Uşak’taki davalarımızda ağır ceza verilmesini sağladığımız gibi, bu konuda da sonuç aldık.

*

Kadın cinayetlerinde de işçilerin ölümünde olduğu gibi işliyor çark: Kendi yaptıkları binaya girmeyen ve can veren işçiler gibi kadınlar kendi adlarına yapılan programa giremiyor, erkekler ağırlanıyor, kadınların canını almaları için özendiriliyor. Sorsan baksan;  adı: kadın programı, amacı: kadınlara faydalı olmak, sunucuları: kadın.

Songül Karlı’yı bu yönüyle pek tanımam ama Seda Sayan yıllardır şiddete karşı olduğunu söylerdi,  kadından yana taraf olduğu da olmuştur. Bu sene birden bire direksiyonu kırdı ve toplum hemen teşhisi koydu; “yeni Türkiye” dedi. Arkasını AKP’ye yaslayarak o güce yaranmak istediği çok açıktı. Şimdi AKP’nin bakanlığı da ondan şikâyetçi oldu, bakalım ne olacak?

Sonuç ne olursa olsun Sayan’ın hatasının bedelini ödemesi için takipteyiz biz. Bununla beraber şunu bilsin ki, yarın bir gün bu sefer haklı olduğu bir durumda AKP ile çelişecektir. AKP’nin çizgisi belli. Genelde tersini yapar, erkeği ve haksız olanı korur AKP. Onun şu anda kendine ters biçimde kadınları savunmak için atipik bir adım atmasını sağlayan biziz. İşte Seda Sayan, senin hakkın söz konusu olduğunda bir gün, yanında yer alacak bu nedenle de sadece biziz, bunu bilmende fayda var.