Hakan Öztürk / hakanozturk1871@gmail.com / 2014.08.13
Seçim sonuçlarını gördük.
Demirtaş adına yürütülen seçim çalışması %6’lık oy oranını %10’a yükseltti.
İki oran arasındaki fark iki cihan arasındaki farktır.
Demirtaş çalışmasını yapanlar bütün cihan emekçileri, ezilen kimlikleri ve fakirleri adına siyaset yaptıkları için başka bir cihanının insanı olmuşlardır artık.
Şeytanın bacağı kırılmıştır. Şimdi bizi bekleyen görev şeytanın belini kırmaktır.
Bir zamanlar TİP’in aldığı %3’lük oyu yıllarca konuşabildiysek bunu da aynı önemi vererek konuşabilmeliyiz.
*
Tayyip Erdoğan balkon konuşması yaparken diyor ki “bizi sevenler kadar sevmeyenler de var”. Ne kadar ezeli ve ebedi bir tanımlama değil mi? Onu sevmeyen canlılar da yaratılmış işte. Böyle örümcek gibi, akrep gibi…
Bu Erdoğan’ı sevmeyenlerin fıtratında, Erdoğan’ı sevmemek var.
James Dean’ın sebepsiz asi olması gibi. Sebepsiz sevmeyenler.
Ya da Şener Şen repliğinde “seni hiç sevmedim süt oğlan çünkü ben senin babanı da sevmezdim” diyor ya, Erdoğan da durum hep böyle kalsın istiyor.
Sevmeyenler Erdoğan’ı babasından ötürü sevmesin ama tabi bunun pek tatlı bir sonucu olarak da sevenler sadece ve sadece babasından ötürü sevsin. Babasından ötürü sevilmenin kaymağını yiyebilmek için babasından ötürü sevilmemiş olmayı canı gönülden kabul etmek oyunudur bu.
Tam bir skolastik düşünce dünyasının denizinde yüzmek Erdoğan’ın için en ideal durumdur muhtemelen. O bunu anlayamasa bile mikropluk yapmak konusunda uzman olan danışmanları ona “aynen bu yolda devam ediniz” diyordur.
Sonsuza kadar yüzde elli oyla sevilmek ve sevilmek için geri kalanların sevmeyişini hemencecik kabul edivermek.
Yüzde elli garanti ise ne yapsın geri kalanı.
Sevmedikleri için sevmiyorlar.
Sevselerdi severlerdi.
Madem ki sevmediler bir daha sevmesinler.
Yeter ki sevenler Erdoğan’ı babasından ötürü sevmeye devam etsin.
*
Peki sol böyle düşünür mü ki hiç?
“Yok canım” mı?
Maalesef genel olarak sol da böyle düşünür. Kilise gibi düşünür:
“Tanrı uçmamızı isteseydi bize kanat verirdi. Kanat vermediğine göre uçmamalıyız.”
“Tanrı uçmamızı isteseydi babamız da uçardı. Babamız uçmadığına göre biz de uçmayız.”
Ne kadar tatlı tatlı gidiyor değil mi?
Nasıl uçarız? Neden uçarız? Hangi olanakları kullandığımızda uçabiliriz? Niye uçmayalım ki?
Bunların hiçbiri yoktur.
Ama Demirtaş’ın seçim çalışması sonunda, yılların ardından ilk kez uçtuk.
Çünkü babalarını bıraktık, bütün süt oğlanlarına seslendik.
Çünkü bütün sütten kesilmişlere seslendik.
En başta gelen sütü bozuklara kafa tuttuk.
Çünkü kanatlarımız yok ama kanat yapabiliriz diye politik akıl yürüttük.
Babalarımızın nice seçimler boyunca, nice mücadeleler boyunca kanatları yoktu ama artık bu günden kelli bizim kanatlarımız olabilir diye karar aldık.
Bir kanadımız ezilen halklar bir kanadımız sömürülen emekçiler olabildi en sonunda.
Bir daha kanatlarımız kıramayacaklar. Bir daha kanatlarımızı kırdırmayacağız.
Çünkü engin maviliklerde uçacağız.
Güzel günleri kuşbakışı göreceğiz arkadaşlar…