Her şeyin bir sebebi vardır. 2017 yılının sözcüğü olarak “Feminizmin” seçilmesinin de sebebi var. Bu seçimi yapan Merriam-Webster Sözlüğü, sözcüğün aranma oranının %70 artmış olmasına, bu artışı da gayet maddeci bir dönem analizine bağlıyor: kadınların tacize karşı sessiz kalmaması, mücadeleci, güçlü kadın kahramanları olan feminist dizi ve yapımlar ile feminizmin popülerleşmesine bağlıyor.
Gerçekten de dünya çapında kadınlar, son yılların en eylemli dönemlerini yaşıyor. Ve elbette bu da sebepsiz değil; çünkü dünya çapında mizojini; kadın düşmanlığı da yükseliyor ve kadınlar bu gidişata çok isabetli biçimde direnerek yanıt veriyor.
Kadınlar diyor ki; sizin modanız geçti, şimdi feminizm moda.
“Kadınların eşit hakları olduğu bir an bile unutmayın beyler” diyor kadınlar. Sizin sırf erkek olduğunuz için, bizi sırf kadın olmamızdan dolayı “aşağılamaya” çalışmanızın kendisi aşağılıktır diyor kadınlar. Kime diyor?
Bir yanda Trump, öte yanda Putin gibi –adeta kadın düşmanlığını bünyelerinde cisimleştiren erkek liderlere diyoruz. Yukarı baksan Uzakdoğu’ya; mesela Çin’de bir derya deniz nüfusta kadını iş yerlerinden evlerine göndermeye çalışanlara diyoruz. Aşağı baksan Ortadoğu’da cihatçı örgütlerin her gün kadınlara yönelik suç işleyenlerine diyoruz. Bu bölgenin en modern, laik, demokrat ülkesi Türkiye’yi bugün her gün kadın öldürülen hale getirenlere, haklarımızı bizden geri almaya çalışanlara diyoruz.
Öyle bir diyoruz ki; Polonya’da kürtaj hakkını geri almaya çalışanlara karşı, yağmura soğuğa aldırmadan caddeleri binlerce dolduruyoruz.
Öyle bir diyoruz ki, Suudi Arabistan’da ceza alacağımızı bile bile araba kullanıyor, o arabaları o bizi durdurmaya çalışan egemenliğin üzerine üzerine sürerek diyoruz. Hakkımızı alıyoruz.
Öyle diyoruz ki bazen yokluk yoksunluk dolu Afganistan odalarında kendi kendimize rap müzik yapıyor, bazen İŞID’in en korktuğunu başına getirerek kadın savaşçı olarak onu yeniyoruz.
Bazen Türkiye’de bir gece yarısı sesimizi sosyal medyadan herkes duysun diye gönderiyor, bazen baskı dolu kentin sokaklarını “kıyafetime karışma” diyerek binlerle dolduruyoruz.
Kadınlar 2017’de çok sıkı mücadele etti, kimse bir şey diyemez bize. İşte bu yüzden o diziler, filmler yapılıyor, bu yüzden “feminizm” sözünü arıyor yeni kuşaklar. Bu yüzden artık feminizmi “kadınların eşit hakları” olarak görenlerin ve kadın örgütlerine güvenenlerin oranı artıyor. Hani o meşhur kara propagandada olduğu gibi “feminizm erkek düşmanlığıdır” diyen oran o kadar az ki, giderek de azalıyor. Bu yüzden artık Beckham gibi futbolcu erkekler bile “feminist” olduğunu açıklıyor.
Kısacası artık feminizm moda. Ve bu hiç fena bir şey değil.
Üzerimize o modası geçmiş baskılar ile ne kadar gelinirse, o kadar cevap vermeye; feminizme ihtiyacımız var.
Bu yüzden, suyu arar gibi arıyor eller onu, suya uzanır gibi ona uzanıyor.
Karamsar yorumlara aldanmayalım, buna sevk eden olgulara rağmen umutsuzluğa kapılmayalım. Evet, geçtiğimiz günlerde bir kadının herkesin gözleri önünde öldürülmesi, yardım çığlığına kimsenin koşmaması çok vahimdi. Ama izleyip ah ettiğimiz bu görüntüler kadar vahim olan bir başka şey, buradan ülkeyi terk, küsme, nihilizm çıkarmaktır. Oysa öyle bir anda yapılması gereken tek şey gitmek değil, ses çıkarmaktır. İnsanlar şiddet anlarında, tanık olduklarında -hele de can güvenliğimizin olmadığı böyle bir ülkede - korkabilirler, korku insana mahsus. Ama birisi bir ses çıkarabilir, en azından bir ses. Gitmeyelim, o ses olalım o zaman. Ve daha çok ses çıkaran olması için örgütlenelim.
Sanal ekranlarda sözlüğe uzanıp “feminizmi” arayan, suya uzanır gibi uzanan o eller boşlukta bırakılamaz.
Örgütlendiğimizde gidişatı değiştirebiliyoruz, kazanabiliyoruz. Hiçbir şey değişmedi diye bir şey yok; değişen çok şey var; yüzyıl önce oy kullanamıyor, 2005’e kadar evlilik içi tecavüz tecavüzden sayılmıyor, 2011’e kadar koruma kanunu resmi evli olmayanları korumuyordu. Şimdi hiçbiri böyle değil. Hala elimizde haklarımız var, onları kaybetmemek, tepe tepe kullanmak için mücadele gerekiyorsa da, tıpkı dünya yüzündeki diğer direnen kadın kardeşlerimiz, yoldaşlarımız gibi mücadeleye edeceğiz.
2017’deki gibi, 2018’de de ve daima.