Bir ufka vardık ki, artık kadın cinayetlerini konuşurken, kimse öyle yıllar öncesindeki gibi ele alamıyor konuyu. Bülent Arınç hariç tabi. O, bırakın bu yüzyılı, ilkçağların kafasıyla düşünüyor, ayrıca ele alınmayı hak ediyor. Bunun dışında genel olarak toplumda en sık tekrarlanan klişeler kırıldı. Mesela:

1. “Aslında artmadı, görünürlük arttı” klişesi: kadın cinayetlerinin örtülmesine izin vermeyen bir mücadele sonucunda bunu söylemenin yolu kapandı.  %1400 artışı ilk telaffuz edenin eski Adalet Bakanı olduğunu defalarca söylememiz ile toplum bunu da öğrendi. Daha da önemlisi ne yazık ki sorunun devam ediyor oluşu, somut gerçek artık toplumu da uyandırdı.

2. “Eğitim şart” klişesi: Eğitim almış kadınların öldürülebiliyor olması, eğitim almış erkeklerin de cinayet işleyişi ile bu klişe de kırıldı. Ayrıca cinayetleri durdurmak için mücadele eden kadınlar, sorunu sadece eğitime bağlamanın gelecek kuşaklara havale etmek anlamına geldiğini her fırsatta dile getirdiler.  Sorumluları şu anda ölüm tehdidi altında yaşayan kadınlar için acil önlem almaya çağırdılar.

3. “Dünyada da şiddet artıyor” klişesi; kadın cinayetleri artıyor diye acil önlem almaya başlayan Danimarka gibi ülkelerde bizimkinin onda biri kadar bile kadın öldürülmediği gerçeği ile bu klişe de epey sarsıldı.

4. Sorunu sadece sosyolojik, psikolojik yönüyle görmek klişesi; evet bu yönleri olmakla birlikte, kadın cinayetlerinin kadınların ezilmesi ile ilgili bir politik konu olduğu hem mücadeleyle hem de tersinden hükümet politikaları ile defalarca kanıtlandı

5. Sorunu adli/kriminilojik/teknik bir konu olarak görmek klişesi: bu halen “elektronik kelepçe” vb. önerilerle devam etse de “panik butonu” gibi uygulamaların tam bir skandala dönüşmesi ile epey yara aldı.

Başka klişeler de sayılabilir, öne çıkanlardan gerilettiğimiz bazılarını yazdım. Ama asıl kazanım olarak, kadın cinayetlerinin politik bir konu olduğu ve tarihsel maddeci analizi artık kabul görmeye başladı. Türkiye’li kadınlar modern haklarını arıyor ve buna erkek egemenliği direnç gösteriyor tezimiz doğrulanıyor, sorunu dert edinenler ile bu analizde anlaşıyoruz, bu büyük bir kazanımdır. Çözüme de buradan ulaşabileceğiz. 

Ancak bir klişe daha var; onu yeterince geriletemedik daha:   “erkekler de şiddet görüyor” klişesi. Oysa kadının şiddet görüyor oluşu ile erkeğin ki, ne nicelik ne de nitelik bakımından bir tutulamaz, eşitlenemez. Birincisi oransal olarak durum açıktır; erkeğe şiddet istisnaidir. Daha önemlisi ezenin şiddeti ile ezilenin şiddeti asla bir tutulamaz. 

Şimdi bunun hala sürüyor olmasında bu toplumda erkek egemenliğini besleyen her şeyin ve herkesin rolü var tabi. En başta siyasetçilerin rolü var; Bülent Arınç gibilerin. Arınç’ın kadınların her gün can verdiği bir ülkede, yeni kadın cinayetlerinin önünü açacak biçimde konuşması, böyle bir ayrımcılık, çok kuvvet veriyor erkek egemenliğine.  

Ve yazıklar olsun, bunca kadın can verdikten sonra öldüren erkeği bir kınamayı bile çok gördüler kadınlara, yazıklar olsun.

Kahkaha atan kadınları hedef gösteren Arınç, yarın sırf bu nedenle bir kadın öldürülür ise, bu cinayetin azmettiricisi olacaktır.   Bu bakımdan 4 Ağustos’ta 13.30 da Çağlayan Adliyesinde Arınç hakkında suç duyusunda bulunacak olan kadınlar, aslında onu şimdiden uyararak daha büyük bir zarardan koruyorlar, bunu da bilsin. Onun kadınlara bir özrü, erkeklere bir kınamayı bile çok görmesine rağmen.

Başta meclistekiler olmak üzere bütün siyasi parti başkanları ve yöneticileri Arınç’ın yaptığının tersini yapsalar, yani kadın cinayetlerini kınadıklarını açıklasalar durum değişecektir. Boşuna yazmıyoruz kadın hareketinin 5 temel talebinin en başına bunu biz.  Yıllardır öldürülen kadın kardeşlerimizin ailelerinin söylediği ilk söz de budur:  

1. Cumhurbaşkanı, başbakan ve meclisteki bütün parti liderlerinin kadına yönelik şiddeti kınamasını istiyoruz. 

Mademki her gün kadın öldürülüyor, her gün açıklama yapsın parti başkanları. Bu kadar sık kadın cinayeti var iken, bunu kınamayı da aynı sıklıkta yapsalar, emin olun durum değişecektir.  Ve devamında; 

2. 6284 Sayılı Korunma Kanunun etkin uygulanması

3. Ceza kanununda caydırıcı ceza

4. Kadın Bakanlığı kurulması 

5. Cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini esas alan yeni anayasa, Türkiye’li kadınların hayatını kurtaracak, hem kadınlara hem bütün topluma iyi bir hayat getirecektir. 

 

Bu beş talebin her biri, beş yıla yakın kesintisiz süren mücadeleden, kadın cinayeti davalarında sayısız ilde adliye binalarının içinde yaşananlardan, ailelerin adaleti çağırış şekillerinden, öldürülen kadın kardeşlerimizin hayatlarından ve hiç unutmayacağımız yüzlerinden geliyor.

İşte şimdi kadın cinayetlerini durdurmak için mücadele edenler, aileler, öldürülen kadın kardeşlerimiz, hepimiz bir büyük buluşma yapacağız, yürüyeceğiz. 

Bütün kadınları bekliyoruz. 

Hayatını seçmek uğruna can vermiş olan kadın kardeşlerimizin her biri, gelip sizin onun yüzünü taşımanızı bekliyor orada. 8 Ağustos’ta, 19.30’da Tünel’de.