Hakan Öztürk / hakanozturk1871@gmail.com / 2014.07.22
Cumhurbaşkanlığı konumunu, padişahlık konumuna çevirmeyi planlayan Erdoğan kendine göre ilk kez geri adım attı.
“Herhalde gelip başbakanın yerine oturacak halimiz yok” buyurdu. Ne büyük letafet.
Bu her şeye rağmen Erdoğan’ın bir fren yapma gereği duymasıdır.
Araştırma şirketlerine oy hesaplatmıştır, yalanlar düşünmüştür, karalamalar tasarlamıştır ve en sonunda buna karar vermiştir.
Çünkü muhtemelen kendisine karşı mücadele edenlerin “cumhurbaşkanı olduktan sonra başbakan dahil bütün anayasal kurumların yetkilerini gasp edecektir” eleştirisi yerini bulmuş durumdadır. Erdoğan bu eleştiri karşısında geriledi.
Bunları neden söylüyorum?
Morali çok bozuk solcu arkadaşlarıma iyi bir haber vermek için.
Bugün de ölmedik anne, diyebilmek için.
*
Şimdi ben kendi solcu arkadaşlarımı senelerdir çok iyi tanıyor olmama dayanarak, tepkilerini de tahmin etmeye çalışıyorum.
Onlar genelde belirtilerden yola çıkarak değerlendirme yapmaktan hoşlanmazlar. Tanrı’nın apaçık onlara dönerek konuşmasını isterler. Bu beklenti yerine gelmediği zaman da kendilerini çok aldatılmış hissedip Allah’a isyankar olurlar.
“Pi’nin Yaşamı” diye bir film vardı. Filmde çocuk batan bir gemiden kurtulup bir filikaya biniyor. Neden sonra bir bakıyor ki filikada bir Bengal kaplanı da var. O da kurtulabilmek için aynı şeyi yapmış. Denizde günler geçiyor. Kaplan balık yakalamak için denize atlayıp geri çıkamadığında, çocuk onu filikaya çekiyor. Kendi elleriyle ona balık yakalayıp veriyor. Anlayacağınız karaya çıkana kadar çocukla kaplanın bayağı bir hayatı oluyor.
Fakat karaya çıktıklarında kaplan ormana doğru yürüyüp gidiyor.
Bir kere bile dönüp bakmıyor çocuğa.
Çocuk buna çok üzülüyor.
Öldüğüne-kaldığına, boğulduğuna-boğulmadığına değil buna üzülüyor ve hikayesini anlatırken buna ağlıyor.
Kaplanlar bize dönüp bakmayacak, son bir söz söylemeyecek.
Tanrı konuşmayacak ve hatta perdeyi kıpırdatmayacak.
Kaplanları, Tanrı’yı ve siyaseti biz anlamaya çalışacağız.
Hayat bizim etrafımızda dönmüyor biz hayatın etrafında dönersek dönebileceğiz.
*
Siyasette sanıldığı gibi hiçbir şey apaçık değildir.
Dünyayı değiştirebilmenin bilgisi çok zor elde edilebilir ve o bilgi bazen “0” ya da “1” kadar küçüktür.
Rusya’da yüzyılların çarlığını yıkabilecek güce erişmiş olan Petrograd işçileri şunu konuşuyorlardı.
“Kazak süvarileri bize göz kırptı mı kırpmadı mı?”
Bu onlar için çok önemliydi.
Eğer göz kırptılarsa, çarın sarayına ulaşmak için önlerine büyük bir koridor açılıyordu.
Eğer kırptılarsa Kazak askerleri de müttefikleriydi.
Eğer durum buysa kitlelere ateş etmeyecekler demekti.
Buna dikkatli baktıklarında, siyasi tabloyu anlayabilirler ve çarı indirebilirlerdi.
Çarı indirmek için biraz dikkat sarf etmenin lafı olmazdı.
Dikkatli olduklarında, işçiler ölmeyecekti.
*
Petrograd’da işçiler askerlerin gözlerini, tereddütlü hareketlerini okudu.
Bilmeceyi çözdüler. İşçiler yaşadı ama otokrasinin külleri rüzgara savruldu.
Sömürülenlerin ve ezilenlerin adayı olan Demirtaş otokrasi meraklısı Erdoğan’a daha çok yüklenmelidir.
Onun geri adımına büyük bir ileri adımla karşılık verebilir.
Erdoğan’ın getirmek istediği anti-demokratik başkanlık sitemine karşı; meclisi, anayasayı ve cumhuriyetin demokratik işleyişini savunmalıdır.
Bunu yaparsa, bunu yaparsak Erdoğan’ın duvarın dibine daha çok yaklaştığını hep birlikte göreceğiz.