Bizim memlekette, insanlık onuruyla ilgili bir sorunu çözüme kavuşturmak güçtür. Devlet, bu devlettir; toplumun bir acısını çözmeye değil, kapatmaya çalışır önce. Alışkanlığı budur. Bu bütün imkânları elinde bulunduran; en büyük baskı aygıtına bir şey yaptırabilmek, sorun her ne ise onun çözümünde en ufak bir adım attırabilmek için, çok uzun süre, çok sayıda insanın, çok sayıda tekrar ve sabırla mücadele etmesi gerekir. Hatta şiirdeki gibi olur çoğu kez;

“”Ah ne yazık! Ne yazık ki ona… Dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak… Beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak”  olur. Yani mücadele eden insanlar; “rüzgâr kanatlı kızıl atlılar” hayatını da kaybeder. En sonunda, sorunun devam ediyor oluşu ve bu insanların çözüm için kendini ortaya koyuşu ile gerçekte çok yavaş hareket eden esas özne; toplum meseleye el atar.

Kelimelere değil “meselelere” kendinizi adarsanız eğer, toplum sizi mutlaka duyar, mutlaka karşılık verir. Evet, biz de meseleleri çözmek güçtür ama elbette imkânsız değildir.

Ama bir dakika, bu da öyle hemen olmaz. Esas çözücü kuvvet toplum devreye girdiğinde, zor da kalan devlet, yeni bir devir başlatır. Şimdi de, bir süre önce sesine kulak vermediği insanlara yaptığı muameleyi, topluma yapmayı dener. Sorunu hala görmez, duymaz, üstlenmez, gidebildiği kadar gitmeye çalışır böyle. Duymamazlığa gelir. Ama artık bu sefer onun da işi zordur.

Hiçbir yerde, hiçbir milyonlarca insan “kandırılamaz”.

Ama çözüm de cepte değildir. Devletin zayıf düştüğü bu anda bastırmak gerekir. Görev yine bu mesele için ilk yola çıkanlara ve mücadele edenlere düşer. İlk gelen, sonradan katılan, o yoldan giden, bu yöntemle devam eden, hangi görüşten olursa olsun, bu sorunu gündemine almış ne kadar siyaset, kurum, kişi varsa, birlikte ses çıkarmasını sağlamak, güçleri birleştirmek zorunlu evresidir bu.   “Kim olursan ol, yine gel” evresidir. Sonuç almak, sadece buna bağlıdır ve gerçekten bu meseleye kendini adayanlar, bunu bilir, bunun için uğraşır.

İşte kadın kurtuluş mücadelesinin başlıca konusu olan, kadınların hayatının kurtuluşu için de aynen bu evredeyiz. Kadın cinayetleri devam ediyor ve artık bunu örtmek mümkün değil. Ancak buna rağmen devlet kılını kıpırdatmıyor. Ülke gündemi de çok yoğun, bu konuda iradi bir şey yapamıyoruz. Ama devletin bilinçli bir uyutma politikası var ve buna karşı iradi çok şey yapabiliriz. Bu politika, kadın cinayetleri görünürlük kazanıp bir mücadele hattı oturduktan sonra, devletin bunu kontrol edilebilir bir seviyede tutma, bu arada cinayetleri de normalleştirme; önlenemez gösterme gayretidir. Dikkat ederseniz hükümet kaynakları hep aynı başlıkla haber verir: “yine kadın cinayeti”, “yasaya rağmen önlenemiyor”. Toplum buna alışsın, evet bir mücadelesi de olsun ama rutin devam etsin, alan memnun, satan memnun böylece alışıp yaşayalım istedikleri için böyle söylüyorlar. İşte şimdi bu evrede; ya alışacağız ya da mücadeleyi güçlerimizi birleştirerek başka bir seviyeye taşıyacağız.  

Biz böyle sonuç vermeyen mücadeleyi neyleyelim?

Ne kadın cinayetlerine ne de mücadelenin bu seviyesine alışamayız. Şimdi topyekûn birlikte yüklenirsek, bizimle bu seviyede anlaşma yapmaya çalışan devleti zor durumda bırakabilir ve sonuç alabiliriz. Yapabileceğimiz çok şey var ve bunun çok işaretleri de var. Her kesimden ses geliyor; Umut Vakfı rapor hazırlıyor, şiddetle mücadele eden dindarlar Cuma Hutbesi hazırlıyor, Yargı paketi için çok sayıda kadın kurumu harekete geçiyor. Bunlar imkânlarımızdır. Her siyaset, her kurum kendi yapabileceğini, kendi bildiği yoldan devam ettirir ama mutlaka birleşerek, eylem birlikleri ile yapmamız gerekenler var.

 “Feminizm herkes içindir” sadece bir kitap adı değildir. O, geniş tanımıyla kadınların eşit haklara kavuşması için mücadeledir ve gerçekten tüm kadınlar için geçerlidir. Bu da tüm kadın toplumuna seslenebilmeyi, müttefikleri olan bir siyaset yapabilmeyi gerektirir. Kadın düşmanlığına karşı en geniş müttefikler ile sonuç alabildiğimiz bir siyaset yapabilir isek, kadın cinayetlerini durdurabiliriz. Bunun sonucunda bizim topraklarımızda da feminizm toplumsallaşabilir. En önemlisi, kadınlar hayatta kalır ve birlikte devletin bizi sıkıştırmak istediği seviyeden değil, böyle bir seviyeden mücadeleye devam deriz.