Türkiye solunu 12 Eylül mahkemesi de ilgilendirmedi.

Tertemiz sicillerine en ufak bir leke düşmedi yine. Mahkeme olurken, sürerken onlar çok meşguldü. Kampları vardı, piknikleri vardı, konserleri vardı…

En has solculuğu konuştular oralarda.
 
Konuştular ama siyaset düşünmediler bu esnada.
 
Kenan Evren mahkum olurken Veli Küçük serbest bırakılmış durumda. Gel gör ki sol için ikisi de fark etmez.
 
Bizim sol öyle rölatif bir ilerleme için uğraşmaz. Ya hep ya hiççidir. Son zamanlarda hepçi yanı iyice köreldi. Daha çok hiççi yanına tanık oluyoruz.
 
*
 
Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündeme gelmiş. Bize ne?
 
Dünya kapitalizmini nasıl yeneceğimizi düşünmekten gözümüze bir damla uyku girmiyor. Durup, duraksayıp küçücük ülkemizin cumhurbaşkanlığı seçimine mi kafa yoracağız? Bunlar bize konu mu?

Biz bunların çook ötesine gitmişiz, uzanmışız icabında.

Zaten aday gösterecek milletvekillerimiz de yok.

Kürt hareketinin var ama onlarla da çok görüşmesek daha iyi değil mi?
 
*
 
Biz Kürt hareketiyle yeterince görüşmedik ama Kürt hareketi gitti Rıza Türmen’le görüştü.

Gel cumhurbaşkanı adayımız ol, dedi.

En sevilen Kürdü ya da en sevilen solcuyu aday göstermeyebildi.

Bütün Türkiye toplumunun iyiliği adına yaptı bunu.

Hepimizi kapsadı. Hepimiz oldu. Hepimizin oldu.

Hiççi değil, hepçi oldu.

Çok iyi yaptı.

Siyaset budur işte.
 
*
 
CHP’li zihniyet çok yakın zamanlara kadar seçimle süçümle pek uğraşmaz. Başı sıkıştı mı hemen “ordu göreve” pankartını açıverirdi. Hep ordunun görevi vardı. Onun görevi hiç yoktu. Onun görevi rakı masalarında ilericilik üzerine nutuklar atmaktı.

Bu tablo yerine şimdi cumhurbaşkanlığı adaylığı için kafa yoran bir CHP görüyoruz.

Seçimlere hazırlanan bir CHP görüyoruz.

Çatı aday ortaya çıktığından beri Erdoğan’ın sesi soluğu kesildi.

İyi oldu.
 
*
 
Kürt hareketiyle birlikte siyaset yaparsak, bütün demokrasi güçlerinin toplam oyu gibi gözüken yüzde altıyı belki yüzde sekize çıkarabiliriz.

O iki puan bile çok şeyi değiştirebilir önümüzdeki zamanlarda.

Halklar arasında köprü kurar.

Şeytanın bacağını kırar.

Erdoğan’ın seçilemediği bir seçim sonucunu düşününüz.

Sokağa bile çıkamaz.

İnsanların alaycı gülümseyişi bitirir onu.

Unvan maçını kaybetmiş olan Erdoğan unvanını da kaybeder.

Çıkarları tehlikeye düşmüş AKP’liler çil yavrusu gibi dağılırlar.
Daha sonra Erdoğan’ın seçilmemesine kimin sebep olduğunun hiçbir önemi kalmaz.
Yapılmış olan hayır ürkütülmüş kurbağaya değer.