Paranın üzerindeki altı sıfır atılmadan önce de, bir lira iki lira üzerinden alış veriş yapılan zamanlar vardı. O zamanlardan ilk ekmek fiyatını iki buçuk lira olarak hatırlıyordum. Babam uzak görüşlü olmak iddiasında bulunmayı severdi. Enflasyondan çok mustarip birisi olarak, şu tahminini gururla dile getirirdi hep: “Bir gün gelecek ekmek on lira olacak.”
İşin doğrusu çok tekrar etti bu tahminini. Hiç heyecanlandırıcı değildi.
Kanımca herhangi bir yaratıcılık da yoktu bu gözlem ve tahmininde.
Enflasyon varsa eğer, belli bir süre zarfında, elbette ki ekmeğin fiyatı yükselecekti.
Buna benzer bir ruh hali oluştu insanlarda. Sözüm ona herkes olacakları tahmin ediveriyor.
AKP zihniyeti laiklik işleyişini daha da fazla aşındıracak. Yargı elden gitti. Seçimler asla adaletli olmayacak…
Ne keskin gözlemler. Evet sıkıştırılıyoruz. Bu başımıza gelebilirdi ve geliyor.
Ama ne kadar sıkıştırılırsak sıkıştırılalım bir kaçış planı üzerine düşünmeye başlamalı ve sonuç alıncaya kadar devam etmeliyiz. Sorunları görmekle birlikte soğukkanlı olarak.
Korku filmlerindeki lapacı çocuk gibi “hepimiz öleceğiz” diye bağrışmanın bir faydası yok.
*
AKP neyle övünüyordu? Çok yüksek oy almakla yani insanları ikna edebilmekle.
Şu anda bu yeteneğini kaybetti.
7 Haziran’da ve referandumda açıkça başarısız oldu.
Şimdi bizi baskıyla yönetmeye çalışıyor. Ancak dikkat ediniz baskıyla. Bunun kolay gerçekleşebileceğini ve sürdürülebilir olacağını sanmak doğru değil. Baskı rejimleri çıkmaz sokaktır. Adını hatırlayabileceğiniz hiçbir diktatörün hikâyesi mutlu sonla bitmemiştir. Hadi öyle bitmiş olan öykü varsa da sonrası tufandır.
Öyleyse biraz toparlayalım kendimizi.
Kendimize çok kahretmeyelim. Kendimizi çok yetersiz bulmayalım. Kendimizi süper çizgi roman kahramanlarıyla kıyaslamayalım.
Biz eti, canı, sinir sistemi olan varlıklarız. Sade insanlarız.
Zaten düğmeye basıverseydik AKP duracaktı da biz düğmeye basmamazlık etmedik.
Maharet ard arda sorunları saymak değil çözüm yolları geliştirmekte. Çözüm düşünmekten “çok canı sıkılmış” insan davranışıyla sonuca ulaşmak mümkün değil.
*
Erdoğan’ın kendisi her gün metal yorgunluğundan kapıyı açıyor. O elbette metal yorgunluğu değil, çürüme. Hava, su, ateş ve metal değil. Hava, su, ateş ve tahtadan söz ediyoruz. Tahta elbette ki çürüyecekti. Çünkü o suya göre değildi. AKP’nin kendisinin bir metal olduğunu iddia etmesi zaten en büyük yalanlardan biriydi. Metal yorgunluğu yüz kere asil bir fizik olayı kalır onun için. O bir metal değil, tahtaydı. Tahta çürüdü ve artık o çürük tahta çivi tutmaz.
Tarih burada da işleyecektir. Tarih AKP gericiliği için de geçerlidir. Karıncanın kanatlanması ölümüne işaret olarak kabul edilmelidir.
Erdoğan’ın dünyaya bakış düzeyini az çok biliyoruz. O bakışın, tek adam işleyişiyle tek bakışa dönüşmesi zaten felakettir. Bu ona yeter. Ona göre doğuştan kazanılan iyi ve kötü özellikler vardır. Yani iyi ve kötü olmak fıtrattadır. Sabittir, ne yaparsanız yapın değişmez, edinilmesi gerekmez, bir takım nedenlerle ortaya çıkmaz. Almanların çoğu “Türkiye düşmanı”dır. Neden? Neden yok fıtratları öyle. Hiçbir nedeni yok. Kötü Almanlar, şeytan Almanlar, yılan Almanlar; kötü, şeytan ve yılan oldukları için öyledir. İzaha gerek yok.
Sebepsiz kötü oldukları için, Erdoğan’a diktatör diyorlar. Oysaki böyle bir durum hiçbir şekilde yok. Almanlar sadece Erdoğan’ın sebepsiz iyi olduğunu bilmiyorlar. Fevkaladenin fevkinde olduğunu bilmiyorlar. Bilseler ya da bilmeyi boş verin inansalar her şey düzelecek. “Bütün dünya buna inansa bir inansa hayat bayram olsa.” Ve hatta inanmayı da boş verin “itaat edip rahat etseler”.
Erdoğan kendisini sebepsiz, emeksiz iyi kabul ediyor. Fıtraten öyle. Çünkü Müslüman ve Türk olarak doğdu. Traş oluyor, takım elbisesini giyiyor ve sarayın merdivenlerinden aşağı inerken kendisini herkesten üstün görüyor. Bu onun için yeterli. Herkes için de yeterli olmasını istiyor. İşlek bir ifade var ya şimdilerde “öyle bir dünya yok”. Dünyanın bunu kabul edebilecek herhangi bir psikolojik sorunu yok. Yabancılar ve yabancı bir göz bulunduğu için bu dünyada birileri kralın anadan doğma olduğunu görüyor ve söylüyor.
“Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” diyor ya şair. Ben yalnız bunun için dahi sonuna kadar sevemeyeceğim bu zihniyeti.
*
Bu zihniyetin ta kendisi AKP’yi ve Erdoğan’ı yiyip bitirecek.
Bu zihniyetin tek adamda, tek davranışa şekil verir olduğu aşama onlar için daha kötü olacak.
AKP şu anda rasyonel olarak yönetilemiyor dahi. Daha sadist yüz ifadesi olanları yönetici tayin ederek felaketi atlatmak mümkün değil.
Yalnız bu nedenle bile yenilecekler.
hakanozturk1871@gmail.com