Gezi direnişinin yıldönümü yaklaşırken,

Kendini bir süredir göstermemiş direnişçiler sanki bir yer altı kaynağı gibi birbirine yeniden kavuşurken,

Forumların önemi sol tarafından daha çok anlaşılır, AKP’ye rağmen ve ona inat bir kıpırtı, bir bahar gelir iken,

Yeraltından çok acı bir haber geldi. Bir değil, iki değil, üç yüz bir kere geldi. Soma’da saatler içerisinde üç yüz bir işçi kardeşimiz hayatını kaybetti.

Hayatta kalan geriye sınıf kardeşlerini kurtarmak için döndü, dünyanın bütün işçileriyle birleşir gibi birleşti giden kardeşlerinin kaderiyle.

Bir fıtrattan söz edilecek ise işte o budur; işçinin fıtratında ölmek değil, işçiyle kurduğu dolaysız ilişki; sınıf kardeşliği var. Ve işte işçi kardeşimiz gerekirse onun uğruna ölüyor da.    

*

Daha önce Gezi olduğu için, “her yer Soma, her yer direniş oldu”. Ama Soma’da Gezi’de olamayan da oldu:  AKP kendi içinde ilk kez böyle kırıldı.

Ne Gezi’de ne 17 Aralık’ta olamayan bu sefer oldu; kutuplaştırma siyaseti boşa düştüğü gibi Gezi karşıtları bile diktatörden uzaklaştı. AKP için süreç nasıl başladı, bakın bugün itibarıyla nereye geldi?

Erdoğan’ı tarihin en tuhaf diktatörü haline getiren ilk açıklamalarından sonra bir hafta içinde her gün bir başka dirençle karşılaşan AKP,

1.      Katliamı normalleştiremedi. Toplum “fıtrat” demedi. Başbakan 18. Yy dedikçe, seni 18. Yy a göndeririz ile karşılaştı.

2.      Yumruğu, tekmeyi kabullendiremedi. Ana muhalefet Genel Başkanı ile açtıkları bir “yumruk dönemi” var adeta. Topluma “muhalefet edersen yumruğu yersin” demek istiyor diktatör ama o böyle yaptıkça hepten korkusu açığa çıkıyor, kaybediyor. O levyeyi kapıp koşan taksici gibi olduğu sahnelere dikkatle bakan halkımız -AKP’ye oy veren dahil- gücüyle övünen, seçimden zaferle çıktım diyen Erdoğan’ın niye rahatlayamadığını anlayamıyor.

3.      Önce savunduğu şirketi aklayamaz hale geldi, yargıla başladı. Tabii bildiğimiz cinfikir  fıtratlı AKP şimdi “ o zaman şirketi harcar ben kurtulurum” diye düşünüyor.

4.      Ama o da olmuyor işte bu akşam Soma’da direnen madenciler   "Muhatabımız bu saatten sonra firma değil devlettir"  diyor.

5.      En nihayetinde gerçekten “şimdi AKP düşünsün” oldu; iki bakan topu birbirine atıp duruyor.  Hiç şüphesiz Çalışma Bakanı ve Enerji bakanı, her ikisi de istifa etmelidir. 

 

*

Bıktık usandık başbakanın hangi sekansta niye yumruk salladığının, ne oranda sinirden kızardığının olduğunun ince tahlillerinden. İnceliğe gerek yok, tarihin en kaba diktatörünü, yokuş aşağı gideceği korkusu sadece içgüdüleriyle hareket ettiriyor. Ama aynı zamanda ne oluyor? Polis ordusuna, bütün tekme yumruk zulmüne rağmen, “korku toplumu” için ellerinden geleni yapmalarına rağmen, adım adım taviz veriyorlar işte. Yeter ki bu toplum umutsuzluğa düşmesin. Polis ordusuyla dolaşan, diktatör demenin bile az geldiği Erdoğan’dan korkabilir de toplum. Böyle anlarda sadece orada durması yeter. Sakince durup ve sadece  “böyle olmaz” demesi bile nelere kadir işte görüyoruz: adım adım zorlandıkça taviz veriyor AKP. Başlarken neredeydi, şimdi nerede. Bunu sağlayan, Soma halkının, işçilerin ve yakınlarının, İTÜ’yü işgal eden gençlerin ve tüm Türkiye toplumunun “olmaz” deyişidir.

Tokatladıkları acılı insana dört kere ifade değiştirtmek zorunda kalıyor, arkalarını öyle kolay toplayamıyorlar.

Yeter ki toplum aslında daha çok işçi öldü, saklıyorlar filan gibi komploculuk teorilerine yenik düşüp edilgenleşmesin.

Daha fazla işçi kardeşimiz zaten ölmesin.

Bizi çok kolay kandırabileceklerini neden çok kolay kabul ediyoruz? Bir tokat meselesini bile kapatamıyorlar iken, ölümü kapatabilirler mi? Daha çok ölen olsa, aileler susar mı? Birini susturdular, ikisini üçünü, tümünü susturabilirler mi? Onlar Suriye’li olsa bile, kardeşlerini ölümden kurtarmak için geri dönebilen işçiler, Suriye’li için geri dönmez mi? Bunu dile getirmez mi?   

Bir toplumu bu kadar dilsiz saymak, büyük ayıptır.

*

Gelelim bize. Bir daha Soma olmaması için biz mücadelenin hedefine neyi koyacağız? Bu hafta tartışma “şirket mi?” , “AKP mi?” eksenindeydi. İstanbul forumları yılın ilk park forumunu yaptı ve Soma’yı konuştu, çok iyi oldu. Bu iki fikir de saygıdeğer ama tarihin en büyük işçi katliamıyla AKP’ye dokunmadan hesaplaşmak mümkün değil.

Katliamın sorumlularından hesap sorulması ve bir kez daha aynı acının yaşanmaması için hedefe nelerin konması gerektiğini en doğru biçimde saptayıp doğrudan eylemle hayata geçirenler var. Soma’da madenci kardeşlerimizin hedefinde, “şirket”,”AKP ve devlet”, “taşeron” ve “sendika” var ise biz de bu gangaster çetesine karşı mücadele etmeliyiz.