Bülent Ortaçgil’in şarkısı nasıldı? “Bu iş zor yonca.”

Evet bu iş zor ama bizde yüzyılların morali var. Zincirlerimizden başka kaybedeceğimiz yok.

Yasa pusa batmayalım. Güneş her gün yeniden doğuyor. Onu kararnamelerle engellemek mümkün değil.

Zor ama onların iş de zor. Can Yücel ne diyor?

“üç yıldızlı bir albaydı gökyüzü / karşısında önüm açık gezerdim / heyheyler içinde bir heydim / belkim yedi belkim sekiz belaydım” Onlar işte o “sekiz bela”yla uğraşmak zorundalar.

Yine halk meclislerinde kafa kafaya vereceğiz. Yine mücadele edeceğiz. Yine kalabalık olacağız. Yine karşılarına dikileceğiz.

Şöyle söyleyeyim, bizim mahpusta dahi bilimsel bir kaçış planımız olacak. Biz yenilmeye bile varız ama onlar yenilmeyi akıllarından dahi geçiremez.

Evlere sığmayacak kadar para istiflemiş olanlar; yağmurda kafasına şemsiye tutturanlar; prompter cihazlarından yazıları okuyarak nutuk atmaya çalışanlar yenilmeyi göze alamaz.

*

Peri masalı gibi çözüm yok. Toplumun nefesini kesen koşullar, puslanmış pencereyi siler gibi düzelmiyor.

Kolay düzelmiyor ama mutlaka düzelecek. Bunun işaretleri bu ülkede var.

Bu ülkenin yarısı, egemenliğin meclisin elinden alınmasını kabul etmiyor.

Ankara’dan İstanbul’a yürünebiliyor. Dağılıp eve gidilmesine yol vermeyecek ölçüde mahşeri bir miting yapılabiliyor.

Nuriye ve Semih bedenlerinin erimesine rağmen, işlerini geri istiyor.

HDP yine bir politik kampanya başlatıyor.

Kadınlar kadın cinayetlerine kurban gidiyor ama boşanmaktan vazgeçmiyor.

Hiç geri çekilmeden şortlarını giymeye devam ediyorlar. “Kıyafetime karışma” demek üzere hazırlık yapıyorlar.

*

Tankımız topumuz mu yok? Yok. Kimin vardı ki?

Ama topumuz varız bu işte. Hepimiz topumuz, kökümüz köçeğimizle varız. Milyonlarız.

Bu ülkenin en az yarısı namlunun ucunda mı tutuluyor? Tutuluyor evet ama iktidar hanesine yazılacak büyük bir marifet değil bu. Koca bir toplumu sürekli ve sonsuza dek namlunun ucunda tutamazsınız. Eli silahlı zorbanın dikkati mutlaka dağılacaktır. Bu kadar sürekli ve sonsuz bir nöbet ona da çok ağır.

Siyasal İslam’ın projesi iyi bir proje olsaydı, toplumun en az yarısını namlunun ucunda tutmak zorunda kalmazdı.

Namlunun ucundayız ama onun ucunda cesaretle durmaya devam ediyoruz.

Hiçbir yere gitmiyoruz.

*

Bir kere dahi namlu olmadığında, bir kere dahi sandık hilesi yapamadığında, bir kere dahi dini istismar edemediğinde yenilip gidecekler. Yok olup gidecekler. Bayır aşağı yuvarlanacaklar.

Bir yenilgilik ömürleri var.

Ondan sonra “kötü olan her şey onları hatırlatacak” sadece bize. “Bâki kalan bu kubbede bir nahoş bir sadâ” bırakarak çekilecekler.

Toplum onlardan kurtulduğunda yüzü gülmeye başlayacak, kibirli olmak nedir unutacak.

Bir insan öteki insanın gönlünü almak için canı gönülden “kusura bakma” diyor olacak. Bu dilin en güzel sözlerinden biri insanları tehdit etme, aşağılama lügatinden sonsuza dek çıkarılacak.

Bir yenilecekler, pir yenilecekler. İlk ve son yenilişleri olacak.

Yalandan ibaret unvanlarının maçını kaybedecekler.

*

AKP çok iddialı olduğunu söylediği oy alma meselesinden çok korkuyor.

Oyları azaltabilme imkanı-ihtimali olabilecek her göze çarpan ismi unvanlara boğarak etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Bu konuda sanıldığı kadar sağlam kayaların üzerinde oturmadıkları görülüyor. Bu gerçek hem 7 Haziran seçimlerinde, hem de 16 Nisan referandumunda açığa çıktı.

Düşününüz kendisine “Harun olmaya geldiler Karun oldular” diyen Numan Kurtulmuş’u alıp hükümet sözcüsü olarak konduruverdiler. Eskiden “Paçalarınızdan yolsuzluk akıyor” diyen Süleyman Soylu içişleri bakanı yapılıverdi.

Şimdi Akşener’in yeni partisi yolda. Bu mesele Kurtulmuş ve Soylu metoduyla çözülebilecek gibi gözükmüyor.

Efendim AKP bir daha seçimlere gitmeyebilirmiş. O çok zor. Denediği anda deneyip deneyeceğine pişman olur. Her konuştuğu yabancı gazeteciye yargının bağımsız, ülkenin demokratik olduğunu anlatma ihtiyacı hissedenler onu yapamaz. AKP-Saray çizgisi meşruiyetini hala demokratik olma iddiasından yola çıkarak kurmaya çalışıyor ve başka çaresi yok.

Seçimlerle ilgili sallantıdalar, demokrasiyle ilgili tablo facia.

“Ve fakat seçimlere gidilirse yine hile yaparlar.” Diyelim ki hile yaparlar ve yapacaklar. Bu ülkenin artık seçim sonuçlarında hile yapılmasına tahammülü kalmış mıdır? Kaç hilelik hak kalmıştır?

*

Almanya var, Suriye var, Katar meselesi var.

Almanya ile bir gerilimin yaşanıyor olması AKP-Saray çizgisinin ritmini, gidişatını bozabilme potansiyelini taşıyor mu? Elbette ki taşıyor. Böyle konularla ilgilenmek politik düşünmenin bir parçasıdır. Bolşevikler, Rusya’nın Almanlarla savaşı bizi ilgilendirmez, biz işimize bakarız demedi katiyetle.

Bu gelişmeler mevcut rejimin niteliğini daha fazla açığa çıkaracak. Onu çıkmaza sokacak. Herkes hukukun, adaletin ve demokrasinin ayaklar altında olduğunu bir kez daha görecek.

Hamaset yapabilme imkanı mı bulacak kendi kitlesine Erdoğan? Evet bulacak ama Basra harap olduktan sonra.

Rusya’yla olanı biteni günbegün izledik.

Seviyeleri odur.