Türkiye’li kadınların can meselesi; kadın cinayetlerinin durması için görevli bakanlıklar içinde üç tanesi daha esastan işin içinde; Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı.
Geçen hafta iyi bir şey oldu; bunlardan ikisi konuyu gündemine almak zorunda kaldı. Adalet Bakanlığı kadın cinayetleriyle ilgili soru önergesine kabaca “bilmiyorum” yanıtı vererek bir skandala daha imza attı. Ama neden cevap veremediğini açıklar iken, istemeden de olsa Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yıllardır söylediklerinin ne kadar haklı olduğu ortaya konulmuş oldu. Bozdağ diyor ki;
"Türk Ceza Kanununda kadına yönelik kasten öldürme eylemleri için özel düzenleme bulunmaması…”
Platformun aynen bu ihtiyacı karşılamak için hazırlayıp sunduğu TCK Ek Madde Önerisi TBMM’de halen bekliyor. Yani bu özel düzenleme, AKP yapmadığı için yok.
Ama bu, can yakan bir konuda açıklama yapmamak için geçerli neden de değildir. Aslına bakarsanız önergeyi veren milletvekili Ata, soruyu Sadullah Ergin’e yöneltmiş ve isabet etmiş. Çünkü önceki yıllarda kadın cinayetlerinde ürkütücü artışı ilk o açıklamıştı. 3 Kasım 2009′da DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın aile içi şiddetle ilgili soru önergesine “Son yedi yılda kadın cinayetlerinin %1400 arttığı” cevabı verilmişti, kaynağı da bellidir: www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil4/bas/b012m.htm
Ancak o dönemde kadın cinayetlerine özel bir kayıt vardı da bakan bunu açıkladı sanılmasın. Adalete intikal etmiş genel cinayet davaları verilerine bakılmış, maktul/ölen kadın oranının artışı dikkat çekmiş. Ergin de bunu boş bulunup söylemiş olmalı çünkü arkasından gelen yıllar boyunca AKP bu kadar özel bir artışa karşı, bugün Bakan Bozdağ’ın yakındığı gibi hiçbir özel önlem almadı. Yani ellerinde genel olarak cinayet davalarının verileri var ve daha önce Sadullah Ergin’in yaptığı, bunlar içinde kadın maktül/ölenler kolaylıkla çıkarılabilir. Ama bunu bile yapmıyor, yalan söylüyorlar. Kadınların öldürülmesini önemsemiyorlar.
Oysa burada gözümüzün önünden geçen rakamlar, Bakan görevini yapsaydı aramızda olacak olan öldürülen kadın kardeşlerimizin gerçek hayatları. Yani can meselesinden söz ediyoruz ve muhatap bakanlık “bilmiyorum” diyor.
Bu Bakanlık hangi ülkenin bakanlığı, bu kadınlar her gün hangi ülkede öldürülüyor? Gazete okumuyor, haber dinlemiyor mu Bozdağ? Ya da nasıl dinliyor? Bakanın “bilmiyorum” demeye hakkı yoktur, işte asıl “şımarıklık” budur.
Bugünkü gibi zelil bir duruma düşmek istemiyorsa, bir an önce harekeye geçmeli, mecliste önünde olan Ceza Kanunu Teklifini yasalaştırmalıdır. Yetmez, kadınların artık öldürülmemesini sağlamalıdır. Bütün imkânlar elinde, bütün toplum bunu apaçık görüyor. O sağlamaz ise kadınların kendi emeğiyle yaratılmış bütün bu kamusal kaynakların “yüzme havuzlu villa için” değil, hayatta kalmak için kullanmalarını, kadınların örgütlü mücadelesi elbette sağlayacaktır.
*
Buradan asıl meseleye kadınların hayatta kalmasına gelelim. Son dönemde Korunma Kanunu’nun uygulanması için bir mücadelenin yükselmesi sonuç verdi; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı “verilerde düzelme olmuyor ise yasayı etkili hale getirmeliyiz” diyerek korunma konusunu gündemine aldı. Bu olumludur ve mücadelenin bir kazanımıdır.
Ancak asıl iş bundan sonra başlıyor; AKP’ye güvenmemek için yeterince sebebimiz var; kadınların 6284 ile kazandıkları hakları da geriye çekmeye çalışabilirler. Baştan söylemek lazım; bunu denemesinler. Korunma ile ilgili başlıca mesele, kanunun uygulanmıyor oluşudur. Önümüzde, kanunun gerçekten uygulanması ve bazı maddelerin de kadınlar lehine daha fazla güçlendirilmesi gereği duruyor.
Ne yapılmalı sorusunun cevabına, bu kez Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na açık mektuplarla önümüzdeki haftalarda devam etmek üzere, hoşça kalın.