CNN Türk, Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarıyla ilgili Bülent Arınç’ın açıklamasını  “Arınç, son noktayı koydu” başlığıyla vermiş bugün, ayıp etmiş. 

Önce şunu söylemek lazım; Taksim ile ilgili “son noktayı” koyma hiç kimsenin, ne Arınç’ın ne de başbakanın haddine değildir.  1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen büyük çoğunluk, halk, daha noktayı koymadı 1 Mayıs günü koyacak.
 
Her zaman bir kentin en merkezi meydanı ile kararı verecek olan, sadece o kentte yaşayanın, kent halkınındır. Bir de söz konusu olan Taksim olunca, hele de Gezi Direnişi’nden sonra, bütün Türkiye sathında ayağa kalkmış olan tüm şehirlerin, halkların karar vermesi beklenir.
 
İşine geldiğinde halka sormaya pek meraklı olan AKP, bunu da bir sorsa, halkın %57’si “Taksim halka açılsın” diyecektir. Hatta AKP’ye oy veren %43 içinden de buna katılanlar olacaktır. Başbakanın camını çerçevesini merak ettiği o esnaf var ya, işte onlar içinde AKP’liler de vardır ve 3 yıl boyunca memnun kaldıkları 1 Mayıs’ları unutmadılar. Tabii ki Gezi Direnişini de unutmadılar. Palalı gibi lümpen provakatörl er değil, gerçek esnaftan söz ediyorum. Hiç unutmam direniş sırasında televizyonda, Gezi’yi karalamak, olumsuz söz söyletmek için iki de bir mikrofon uzatılan İstiklal Caddesi esnafı, her seferinde, polisten ve gazdan yakınırdı. Bir türlü tutturamazlardı. Taksim Meydanı’nın 2010 yılında ve 2013 yılında tekrar tekrar kazanılmasında, bu anlamsız yasağa ve şehri felç eden önlemlere “yeter artık” diyen esnafın da rolü vardır.
 
Kararlı bir direniş, bütün toplumun tepki vermesi ile mecbur kaldığı için 2010 yılında yasağı kaldırdı.  2013’te “aynı hava”; yeniden yasakladı. Başbakanın 2010 da Taksim 1 Mayıslarını “Türkiye’nin tabularını yıkmasının abidesi” olarak gördüğünü, sendikalara teşekkür ettiğini de biliyoruz. Bülent Arınç o zaman neler demiş, ona da bir bakalım;
''Bu, 32 sene sonra gelen bir güzelliktir'',. “... katılan bütün yurttaşlarımızı buradan tebrik etmek istiyorum. Bizleri sevindirdiler ve bundan sonraki yıllarda da daha büyük bir coşkuyla, daha büyük bir kalabalıkla ve her fırsatta bu imkanlar kullanılır” demiş.
 
“…Ben buradan bir kıssadan hisse daha çıkarmak istiyorum. Yasakların ne kadar anlamsız olduğu da bir şekilde görülmüş oldu. Korkularla, vehimlerle, yasaklarla artık hareket etmemek gerektiğini düşünüyorum…Yasaklar hep istisnai olmalı ama özgürlükler de esas olmalı'' demiş.
 
Bir de daha önce 1 Mayıs 77, Maraş ve Çorum’da yaşananlar için mecliste bir araştırma komisyonu kurulacağını dile getirip ''Türkiye'de artık hiçbir şey gizli kalmayacak ve hiçbir kötü olayın faali saklanmayacak, gizlenemeyecek ve herkes yaptığı her kötü işin hesabını mutlaka verecek” demiş.
 
Şimdi de “kesinlikle yasak” diyor. Her şeyden önce bu nasıl bir siyasi parti olmak hali, ben ona şaşıyorum? Demirel “dün dündür, bugün bugündür” diye açıklamaya çalışırdı hiç olmazsa, AKP bir de hala “ileri demokrasi” havası çalıyor. 
 
 Sahi o araştırma komisyonu ne oldu? 77, Çorum, Maraş davaları ne oldu?
 
Olan şudur; “devletin devamlılığı” prensibi ile adaleti sağlaması gereken bu katliam dosyalarına, bu sefer kendi eliyle Gezi davalarını ekledi AKP. Reyhanlı’yı ekledi, ayakkabı kutularını, yolsuzlukları ekledi.
 
Artık daha fazla insanlık suçu, daha fazla dava ekleme AKP. Başını daha fazla belaya sokma.
 
“Ne Taksim ne Kadıköy” diyorsun ya, biz de “ne Yenikapı, ne Maltepe. Taksim’de olacağız” diyoruz. Hepimizin orada olmak için pek çok nedeni var. “Ne kadınların boynuna bıçak, ne çocukların başına gaz kapsülü” diyoruz.
Bir kişinin burnu kanasa sorumlu sen olacaksın AKP, başına bela alma.
 
Ayrıca Taksim Meydanı şu anda hiç olmadığı kadar miting alanına müsait. Yenikapı’da, Maltepe’de denizi doldurarak yapılanlardan da kesinlikle daha güvenli.
 
Başbakan  “Bazı ilçelerimizde de butik meydanlar düzenleme kararı aldık” diyor.  Bu çok havalı duran icraate de hiç gerek yok. Çünkü o ilçelerden insanlar zaten Taksim’e gelmek isteyecekler.
 
Çünkü her zaman olduğu gibi ve bugün daha da fazla “Taksim halka, halk Taksim’e layıktır”.